Aid ben Haddou |
Yada gerçek ismiyle Fas Krallığı, Kuzey Afrika’da 32 milyon
nüfus’a sahip,Yüzölçümü ülkemizin yarısından
biraz fazla, Başkent Rabat, En büyük Kenti, ünlü filme isim babası olmuş
Casablanca. Akdeniz ve Atlantik okyanusuna kıyısı olan ülkenin, Cebelitarık
boğazı kuzeyindedir. Ülke topraklarında Ceuta ve Melilla adında 2 küçük ispanya
kasabası bulunur. Zaten Boğazın Hemen karşısında olan ispanya ülkeye karadan da
komşu konumundadır. Afrika kıtasında yer almasına rağmen Afrika birliğine üye
olmayan tek Afrika ülkesidir. Resmi dil Arapça olmasına rağmen berberiler
kendine özgü 3 farklı dil konuşur. Ülkede Fransızca dili bilme oranı, eski
sömürge dolmasından dolayı epey yüksektir. %98 i Müslüman olmakla birlikte
Yahudi nüfusu da mevcuttur. Eski Yahudi oranı daha yüksekken bugün çoğu İsrail
kurulunca oraya göç etmiştir. Hala eski Yahudi nüfus, Fas’tan vazgeçmiş
değildir, Fas ile sıkı ilişkileri vardır. Ülkeye Fes şehriyle olan eskiye
dayalı ilişkilerimizden dolayı sadece biz Türkler Fas ismini takmışken, Avrupalılar Marakeş şehrinden dolayı Morocco
ismini takmışlardır. Fas bilinenin aksine Cezayir gibi uzun yıllar Osmanlı
himayesine girmemiştir. Fransızlar ve İspanyollar tarafından yönetilmiştir.
Endülüs mimarisi eski eserlerde olduğu gibi şimdiki modern mimaride de
vazgeçilmezdir. Atlas dağları ülkeyi ortadan 2 ye böler dağlardan arda kalan
topraklar ise çöl ile kaplıdır. Birçok şehri kendine özgü farklılıklardan dolayı
turistliktir ve ülke Avrupa’dan iyi turist çeker.
17 Ağostos.
Casablanca –Rabat -Fes
Rabat |
Saat 10:40 da casablanca’da olup 12 gibi de aradan ayrılmayı
planlıyorduk ama yine evdeki hesap çarşıya uymuyor saat 2 yi çoktan geçmiş bile
, aracımız yok diye 2 saatten fazla bekleten firmanın garajında 10 dan fazla
araç görüyoruz. Ve en çürüğünüde bize kaktırdıklarına gözlerimizle tanık
oluyoruz. Neyse ki sonunda Rabat’a doğru yola koyuluyoruz.
Rabat çok düzgün bir başkent sokaklar ve caddeler gayet modern , trafik yoğun değil yalnız polis çok fazla. Kral 6. Muhammet milliyetçiliğe önem veriyor olacak ki , Diğer krallıkla yönetilen ülkelerde gördüğümüz sokaklarda ki kral posterleri yerine her sokakta sıra sıra ve çok sıklıkla dikilmiş Fas bayrakları dikkatimizi çekiyor.
Eski bayrakların
yenileriyle değiştirildiğine tanık oluyoruz. Hiç bir ülkede bu kadar bayrak
gördüğümü hatırlamıyorum. Halkta kralını seviyor olacak ki sokaklarda
göremediğimiz kral resimlerini dükkanlarda ve evlerde göreceğiz sonraki
günlerde. Hedef kraliyet sarayı bulmak çok zor olmuyor sokaklar geniş trafik
bir başkentteymişiniz izleniminden uzak. Saray girişinde pasaport kontrolu
yapılıyor araçla girebiliyorsunuz.
Büyük bir komplex hoş mimariler mevcut ,
bitki örtüsüyle uyum halinde etkileniyoruz. Bol bol resimlendiriyoruz.
Görülmeye değer fakat zaman kısıtlı istemesekte kısa bir turun ardından
ayrılıyoruz. Oudia kalesi yol üzerinde çıkıyor karşımıza , ama onu sadece araç
içinden resimlemekle yetiniyoruz.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOJkqtnmwfxMToqQ5V9qa420Lr06hMEocbQDzpwsvE_SioooNo9srJn33ojap9VRNv0r2rUhypTUfT82tFQzssfxfTzNX-l350dNKQl1mREiIm4e-69owSqgtd48YU7InQs46I4Kcda8Z-/s1600/DSCN5063.JPG)
Listemiz Rabat için 5. Muhammet mozelesi’ni
de görün diyor ama yolumuz uzun akşam olmadan Fes’te olmalıyız. Havaalanından
Rabat 90 km , Rabat – Fes arası ise 200km 300 km aşan yol katetmemiz gerekiyor
, şehir içi yolumuzla birlikte. Yollar otoyol hız sınırı 120km . Aslında
Meknes’e de uğramayı planlamıştık Listemizde Bob Mansur Kapısı ve Molla İsmail
Türbesini gezmemiz gerektiği yazıyor fakat 2 saat araç için 1 saatte uçak rotar
yapınca epey zaman kaybettik orayı da pas geçiyoruz. Sonradan tüm Fas ta bol
bol kapı ve türbe gördüğümüzden çok bişey kaybetmediğimizi düşünüp kendimizi
avutmayı seçiyoruz. Havaalanından Fes e gelene kadar yaklaşık 80 dirhem (20tl)
otoyal ücreti veriyoruz. Fes’e ulaştığımızda saat 8’e gelmek üzere , yanımızda
kendi internetten edindiğimiz bilgiler dışında tek bulabildiğimiz Fas cep
Rehberi atlı kitabımız var. Oradan bulduğumuz en düşük ücretli oteli bulup
şehir merkezinde soruyoruz. Aslında baldızın Ipone unda Navigasyon proğramı
yüklü , Fakat sağolsun kendisi işleri sona bırakmayı sevdiğinden sadece
proğramı yükleyebilmiş kullanımını ancak tatilin sonlarına doğru çözebiliyoruz
, ama yinede eksikliklerimiz yok değil
proğrama dahil ,artık bir sonraki tatile diyoruz. Yolda oteli sora sora
ilerlerken radarlarını açmış bir motorize Faslı hemen bizi duymuş olsa gerek ,
motoru ile önümüze düşüyor ve bizi otelimize kadar getiriyor. Tabiki bu işin
bir bedeli var biz çoktan ödemeye razıyız bedeli ,oteli çok kolay bulmamıza rağmen ilk şehir oluşundan
arabada bir tedirginlik hakim.Motorize Faslı 10 dirhemini kapsa da bizi bırakma
niyetinde değil , Tanıdık bir Riad a götürüp bizi komisyon alma peşinde , Riad
bilindiği üzere Fas ta yeni moda olmuş eski şehirde (Medine) misafirhanelerin
Endülüs mimarisiyle düzenlenerek yeni nezih ortamlar haline getirilmiş bir nevi
otel olan , konaklama yerleri , ucuzlarının da olmasına rağmen çoğu yüksek
fiyatlara sahip. Zaten riad fiyatını da 600 dirhem (oda2 kişi) deyince Faslı
biz otele dalıyoruz. Otel Amor 200 dirhem deyince 2 kişilik oda fiyatını balıklama
atlıyoruz. Otel aramak niyetinde değiliz. Odaları idare eder kötünün iyisi ,
çok daha kötü otellerde kaldığımız için beğeniyoruz. Otel medina (eski şehir)
ve yeni şehrin hemen ortasında sayılır yeri harika , otele yerleşmemizin
ardından sokağa yemeğe çıkıyoruz. İlk gün bilindik tatlar deniyoruz fast food .
Yerel tatlar içersede genel olarak Pizza ve Hamburgerle giriyoruz konuya..
Rabat Kraliyet Sarayı |
Rabat çok düzgün bir başkent sokaklar ve caddeler gayet modern , trafik yoğun değil yalnız polis çok fazla. Kral 6. Muhammet milliyetçiliğe önem veriyor olacak ki , Diğer krallıkla yönetilen ülkelerde gördüğümüz sokaklarda ki kral posterleri yerine her sokakta sıra sıra ve çok sıklıkla dikilmiş Fas bayrakları dikkatimizi çekiyor.
18 AĞOSTOS Fes
Babü’l-Celüd kapısı |
Rehberimizin Dediğine Göre Berberilere Ait Bir Kafe |
Vazgeçilmez Yiyeceğimiz Mısır İnciri Tezgahı |
Tabakhane de İşbaşı |
Tabakhane |
Binanın aşağısına inmek yukarı çıkmak kadar kolay olmuyor ,
her katta ki deri ürünlerine bakmak durumundayız. Kızlar birkaç ürünle
ilgilense de rehber komisyonu da eklense gerek , hiç de ucuz değil. Burada
alışveriş denince akla ilk gelen pazarlık , kaça aldığınız ne kadar pazarlık
gücünüz olduğuyla ölçülüyor. Kitaplar size söylenen fiyatın yarısını teklif
edin diyor ama sanırım o kitapları buradaki satıcılarda okumuş artık 4 kat
fazla fiyat çeker olmuşlar..siz 4te 1 fiyat verin derim. Fas yinede ülkemizle
kıyaslanacak olursa çok çok ucuz bir ülke değil (çok çok ucuz ülkelere
gittiğimizden bu teşhisi koyuyorum yanlış anlaşılmasın ) Çoğu fiyatlar bizim
ülkemizdekiyle aynı hatta pahalı olanları bile var tabiî ki çok ucuz olanlarda
yok değil. Büyük su 1,5 tl iken , 1lt benzin 3tl ( ülkemizle kıyaslamak
açısından )
Artık akşam olmak üzere girişte gördüğümüz güzel restaurantlara
geliyoruz. Fas’ın ünlü yemeği kus kus u deniyoruz. Kızlar tavuklu, erkekler
etlisini yiyoruz.Yabancı bir tat değil , Kısırlık bulguru pişirip üzerine de et
kondurmuşlar , kabak ve havuçla süslemişler. Karnımız doyuyor ama mutlaka
oturmadan pazarlık yapın. Restaurantta da pazarlık mı olur demeyin..Burada her
şeyin pazarlığı oluyor , yemeğin bile. 4 kuskus ve içecekler için 50 tl gibi
bir hesap ödüyoruz. İçecekler alkolsüz ,Fas’ta hiç içki satan işletmeye denk
gelmiyorum. Fransızların Meknes ve çevresinde Şarapçılık yaptıklarını ve hala
buralarda şarap üretildiğini duysam da , Çöplerde boş vodka şişelerine
rastlasam da nerelerde satıldığını keşfedemiyorum. Zeytin burada soğuk meze
olarak yemek öncesi servis ediliyor.
Tüm ülke zeytin ağaçlarla kaplı olsa da , sabah kahvaltısında zeytin değil yağı yeniyor.Birde argan yağı var tabiî ki buda kahvaltıların vazgeçilmezi burada .
Bana zeytin yağı belki bilindik tat olduğundan daha hoş geldi ,Diğeri tatsız tuzsuz bir yağ. Bitki olarak ta meyve olarak ta birbirine yakın olsalar da argan sadece Fas bölgesinde yetiştiği ve üretimi daha kısıtlı olduğundan sanırım daha
faydalıymış havası yaratılmakta (tamamen benim fikrim) ve tüm bölgede bol bol satılmakta . Ülkemizde kozmatik ürünü olarak , saça sürülen argan yağını burada kahvaltıda afiyetle yiyoruz ve beğenmiyoruz. :)
Tüm ülke zeytin ağaçlarla kaplı olsa da , sabah kahvaltısında zeytin değil yağı yeniyor.Birde argan yağı var tabiî ki buda kahvaltıların vazgeçilmezi burada .
Bana zeytin yağı belki bilindik tat olduğundan daha hoş geldi ,Diğeri tatsız tuzsuz bir yağ. Bitki olarak ta meyve olarak ta birbirine yakın olsalar da argan sadece Fas bölgesinde yetiştiği ve üretimi daha kısıtlı olduğundan sanırım daha
faydalıymış havası yaratılmakta (tamamen benim fikrim) ve tüm bölgede bol bol satılmakta . Ülkemizde kozmatik ürünü olarak , saça sürülen argan yağını burada kahvaltıda afiyetle yiyoruz ve beğenmiyoruz. :)
19 AĞUSTOS 2013 İfran
- Marakeş
Sabah erkenden ayrılıyoruz Fes’ten ,Sonraki durak Kızıl Şehir Marakesh , Fes’ten 100km kadar sonra , Atlas Dağlarının tepesinde İfran kenti var. Fes – Marakeş yolu üzerindeki bu şehir , sanırsınız bir Avrupa kenti , İsviçre – Almanya Arasında , Alplerdeymişsiniz izlemi veriyor.( Alplere çıktın mı diye soran arkadaşlara duyurulur çıkmadım). :)
, Çünkü şehrin neredeyse yarısını kendine ayırmış.
Nane Çayı |
20 AĞUSTOS 2013
Marakeş
Jemaa el-Fnaa-Yılan Oynatıcıları |
Jemaa el-Fnaa |
Menare bahçeleri |
Menare bahçelerini gezmeye hiçte gerek yokmuş oysa , Zeytin
ağacı görmeyenlere ilginç gelebilir belki ama , kendi zeytinini kendi toplayıp
, kendi yağını kendi ağacından elde eden , hatta zeytin yağı satan bizim için
hiçbir espirisi yok. Kocaman bir zeytinlikten ibaret , sadece bahçenin sonunda
büyük bir sulama havuzu var orada ki aynalı sazanlara ekmek atmak zevkli
olabilir. Bizim balıklıgöl misali , tabiî ki urfa balıklıgöl buraya güzellikte
fark atar. Sonuç olarak menera bahçelerini beğenmiyoruz ve ayrılıyoruz. Marakeş
te 2 bahçe daha var Agdal ve Jardin Majorelle..Agdal da menare benzeri bir
bahçe olmakla birlikte , Jardin Majorelle nin güzel olduğunu duyuyoruz. Ama
yine de bu 2 bahçeye gitmiyoruz. Günlerce çölde gezen Araplara hoş gelebilir bu
bahçeler ama beni tatmin etmiyor. Bahçeleri pas geçip Sadi türbelerine
dalıyoruz. 16. Y.y da inşa edilmiş ve 17. Y.y da çevresi surlarla
kapatıldığından ancak 1917 de Fransızların havadan çektiği resimler sayesinde
keşfedilmiş. Burası da sedir ağacının nasıl mükemmel işlenebileceğini ustalıkla
gösteriyor bize. Buradan sonraki durak Bahiye sarayı , Saray başvezirin 19.
Yüzyılda kendine yaptırdığını ve hareminde 4 eşiyle birlikte yaşadığını öğrenip
resimliyoruz.
Hava iyice ısınıyor , epey km yaptık , Tüm şehri yaya
dolaştık neredeyse , yorulduk .Otele dönüp dinleniyoruz.Asıl eğlence akşama ,
Meydan bizi bekliyor tüm şamatasıyla.
Meydan hakkında o kadar çok yazı okuyup resim ve video
izledim ki , akşam meydanda pişman oluyorum araştırmalarımdan. Diğerleri meydana bayılıyorlar , bende ise
hiç tepki yok , şaşırmıyorum diğerleri gibi . Yılan oynatıcıları , masal
anlatıcıları , Şarkı söyleyenler , Müzik yapan gruplar , Dövmeciler , Sokak
restaurantları , Sanki buraları daha önce görmüş gibiyim. Hatta okuduğum
yazılarda bazıları o kadar çok ballandıra,
ballandıra anlatmış ki , umduğumu
bir parça bulamıyorum. Yine de benzersiz bir meydan , Dünya da başka bir eşi
yoktur sanırım. Binlerce insan , akşam olunca her gün meydana toplanıyor ve bir
panayır yaşanıyor.Turistler için hazırlanmış kurmaca bir mekan değil. Fas’ı
anlatan , Fas’ı tanıtan bir mekan. Ama turistleri kazıklamaktan da çekinilmeyen
bir mekan. Pazarlığı işi yaptırmadan yapmak şart , Kızlar ellerine ve ayaklarına
3 dövme yaptırdılar uzun pazarlık sonucu 3ü için 100 dirheme anlaştılar. Sonra
bizim dövmeler yapılırken bir Avrupalı çift geldi pazarlık yapmaksızın tek
dövme yaptırdılar , iş sonunda adamların tek dövme için verdiği 100 dirhemi
beğenmeyip , ısrarla 150 dirhem istediler , resmen kavga ettiler , olay
çıkardılar..oysa biz 3 üne 150 ye anlaşmıştık. Dövme iğnesiz bir enjektör ile 5
dk bile sürmeden hemencecik yapılıyor. Katalog tan beğendiğiniz yerine çoğu
zaman kadınlar ellerinin alıştığı bir tanesini yapıp geçiyor.Herhangi bir çizim
baskı olmaksızın özgün bir çalışma , yalnız dikkat etmek gereken ise 2 çeşit
malzemeden yapılıyor olması , biri gerçek kınadan yapılırken diğeri boyadan
yapılıyor.Kına açık renkli ve sağlıklı iken , Boya koyu renkli ve kansorejen
maddeler taşıyabiliyor. Meydanda yılan oynatıcılarına da dikkat etmek gerekiyor
eğer yılandan korkan biriyseniz hemen yoldan geçerken boynunuza bir yılan
dolayabilirler , resim çektirmek hoş ama çok fazla para kaptırmayın 5 dirhem
yetecektir. Meydanda bol bozuklukla gidin yoksa giderleriniz artacaktır. Fas’
ta resim çekmek pek hoş karşılanmıyor kişiler ya resimlerinin çekilmesinden
rahatsız oluyor ya da sizden bunun ücretini talep ediyorlar. Özellikle Kırmızı
yerel kıyafetler içindeki su satıcılarının gelir kaynağı turistlerin çektiği
resimler olsa gerek , ben su sattıklarına hiç tanık olmadım. Meydan da ve tüm
Fas’ta favori meslek taze portakal suyu satıcılığı , Su yerine rahatlıkla
tüketebilirsiniz , 4 dirhemlik fiyatıyla gerçekten sudan ucuz ve sudan soğuk
satılıyor. Fas’ta soğuk su bulmak sorun olabiliyor. Halk soğuk yerine ılık su
tüketiyor. Portakal suları şeker katkılı sanırım , eğer şeker portakalı değilse
suyu sıkılan portakalların cinsi.Bir diğer favori tezgahımız mısır inciri
satıcıları , bizim ege ve Akdeniz bölgesinde çok bulunan fakat ülkemizin diğer
bölgelerinde çok bilinmeyen bu kaptüs meyvesininden bol bol tüketiyoruz. Tatile
çıkmadan dolabımızda soyulmuş ve soğuk halde vardı halbuki ama burada paralı
oldğundan sanırım bize başka bir güzel geliyor. Biz mısır incirini soyup ,
soğutur sonra tüketiriz , burada ise tezgahtar siparişi aldıktan sonra soyup
size öyle ikram ediyor.Elinde çoğunun eldiven yok nasıl ellerine o dikenleri
batmıyor anlayamıyorum.Bizden başka bu tezgahlardan mısır inciri tüketen turist
görmedim 1 dirhemlik fiyatıyla bizim açlığımızı yatıştırdığımız en
favariyiyeceğimiz oysa..
Başka bir tezgah ürünü ise salyangoz. Müslüman mahallesinde
bal gibi yapılıyormuş bu meslek ve hatta tutmuş 10 dirhemlik fiyatına rağmen
tüm tezgahlar müşteri dolu. Çorba kasesi – Neskafe fincanı arası porselen
kaplarda servis edilen haşlanmış salyangozlar , kürdan ile içi çıkarılarak
tüketiliyor. Eti yendikten sonra bir bardak ta üstüne suyu içiliyor. Çok isteme
rağmen karım salyangoz yememe izin vermiyor. Tayland ta çekirgeyi de aynı
sebepten yiyememiştim. Senle bir daha yatmam tehdidi işe yarıyor.Blöf Olma
ihtimalini göze alamıyorum..
21.AĞOSTOS 2013 Ouarzazate
Öğleyin ulaşıyoruz ilk durağımız olan Aid ben Haddou
Kasabasına ,ilk olarak kasayı karşıdan gören bir kafeye oturup soluklanıp bir
şeyler içiyoruz. Fas’ta dolaştığımız en sıcak bölge ve tam öğle vakti. Kafede
otururken bir Türk’e rastlıyoruz. Palalı olup olmadığını test ediyoruz ,
Maalesef değil ,memlekette birçok tanıdığın bize verdiği görevin başında oysa
palalıyı alıp getirmek , tüm gezimiz boyuncada , aramızda ki en büyük geyik
konusu Palalı mevzusu . Tanıştığımız Türk arkadaşla kısa bir muhabbet sonucu
ayrılıyoruz ve tarihi kasabayı keşfe çıkıyoruz. Bir çok Holiwood filmine arka
plan olmuş , film seti olarak ta kullanılmış . Gladiatör filminde kullanılan
glaoui evini ziyaret ediyoruz. Çok enteresan bir yerleşim merkezi şuan boş olsa
da , Tüm evler bir yamaçta , birbirine bitişik ve kerpiçten. Yolda birçok
benzeri kasaba görüyorsunuz ama burası en ünlüsü , bozulmadan ayakta kalabilmiş
olanı. 1 saatten fazla burada zaman geçirdikten sonra Ouarzazate’ye doğru yola
koyuluyoruz. Yol üzerinde ünlü filmlerin çekildiği film sütütyolarını
görüyoruz. Benhur ,Arabistanlı Lawrence
, Büyük İskender ,Asterix bu filmlerden bazıları. İçinde kayda değer bir şey
olmayan stutyoların önünde birkaç resim çekilip ayrılıyoruz. İçeri girmek için çok
yüksek giriş ücreti koymuşlar , özellikle şehre toplu taşıma araçlarıyla
gelecek olanların buraya ziyaretine hiç gerek yok , zaten şehrin epey uzağında.
Şehir merkezi hayalet bir şehri andırıyor. Sokaklar bom boş
,terk edilmiş havası hakim. Bir dönem film endüstrisi sayesinde aşırı büyüyen
şehir ,şuan çok sakin. Düzenli , hoş bir şehir olmsasına rağmen , şehir
merkezinde görülmeye değer hiçbir yapıya sahip değil. Öğle yemeğimizin ardından
dönüş yoluna koyuluyoruz.
Aynı geldiğimiz yoldan geri dönerken , Agadir levhası
görüyorum. Sanırım 300km civarı gösteriyordu , eğer buradan bir yol olduğunu
bilseydim. Listemize Agadir’i de ekleyebilirdik. Artık çok geç çünkü .Tekrar
geri döneceğimizi düşünerek eşyalarımız Marakeş’te kaldı. Agadir Fas’ın bir
nevi Antalya’sı , Deniz kum Plaj turizm i için tercih ediliyor , bunun
haricinde başka bir özelliği yok .
Akşam olmak üzereyken Marakeş’e geri dönüyoruz yolda
satıcılardan Amantis ve benzeri Yarı değerli Taş almayı da ihmal etmiyoruz. 600
– 700 Dirhem başlayan pazarlık 20 dirhemde son buluyor. Gerçek olup olmadıkları
veya ne kadar değerli oldukları hakkında en küçük bir fikrimiz yok fakat Fas
hatırası olarak almadan geçmiyoruz.
3. Gece tekrar meydandayız , Fakat artık bana zevk vermiyor
sıkıldım meydandan , 2 gece yeterli 3 gece fazla geldi , Yorgunluğunda bunda
etkisi büyük. Meydanı Bir kafenin 3. Katından seyretmeyi seçiyoruz son gece ,
Erken saatlerde , güneş batmadan kafenin çatı katındaki , mekanlarda masa
kapmak şart , geç saatlerde yer bulmak zor oluyor. Girişte içeceğin 2 katı
fiyatla satılarak sonra müşteri kabul eden bu kafeden aşağıyı izlemenin ve
resimlemenin keyfi müthiş.
22 AĞOSTOS 2013- Essaouira- Oualidia
23 AĞOSTOS 2013 - El Jadida - Casablanca
Bir servet ödediğimiz, fangiri, trançe gibi mercan
çeşitlerini burada
10tl
gibi bir ücrete yiyebileceğimizi öğrenince kahroluyorum. Karnımız tok ve
acıkmasını bekleyecek zamanımız yok. Plajda bakkaldan aldığımız ürünlerle
yapmıştık kahvaltımızı , çok ta keyif almıştık. Denize girmeyi deniyoruz sonra,
burada da deniz çok keyifli değil. Çok soğuk ve müthiş dalga ve akıntı var.
Yine de plajda bir süre takılıyoruz, bu çok hoşumuza giden kasabanın
sahillerinde. Bir sonraki durağımız El Jadida, Portekiz Rönesans dönemi
inşaat örneklerine tanık olduğumuz bu kentte çok güzel. Kale içine hapsolmuş
Mellah’ını geziyoruz. Mellah gayrimüslümlerin diğer halk, Müslümanlardan ayrılarak, birlikte yaşadığı yerlere verilen
isim. Bir çok kentte tanık olduğumuz bu yerlerin, burada en güzelini görüyoruz.
Kiliselerin,dükkanların ve birçok evlerin yer aldığı Kaleiçi artık turistik
bir mekana dönüşmüş. Buranın büyük ve kalabalık bir plajı var, Ama akşam
olmadan Casablanca’ya ulaşmamız gerektiğinden zaman
kaybetmiyoruz. 1saat lik
turmuzun ardından tekrar yollara koyuluyoruz. Casablanca’ya girmemize 5km bile
kalmamışken kaza geçiriyoruz. Bir motorsikletli dönerde bizi sollar solamaz
virajı alamayıp önümüze düşüyor. Son anda zorla durabiliyorum. Çocukları
ezmekten kurtuluyorum. Şanstan çocuklarda birkaç sıyrık dışında hiçbir şey
yok.
Binlerce km yolculuğun son metrelerinde yaşanan bu olay herkes de soğuk duş
etkisi yaratıyor.
Casablanca gezdiğimiz diğer şehirlere hiç benzemiyor. Çok
büyük devasa bir şehir diğer şehirlerine göre. Kazanın da etkisi ve yorgunlukla
bulduğumuz ilk otele dalıyoruz. Hotel D’ALSALE, önerebileceğim hem güzel, güzel
olmasına göre de ucuz bir otel. İlk defa çift kişilik bir oda için 280 dirhem
ödesek de verdiğimiz her kuruşu hak ediyor. Odaları çok geniş (suit) ve ilk kez
bir otelimizin banyo ve wc si bizim memleketin standartlarında. Yalnız bir
türlü ne işe yaradığını anlayamadığım, sormaktan da çekindiğim klozet in
yanında yine klozete benzer bir şeyinde yer alması, gittiğimiz başka ülkelerde
de rastladığım bu 2. Kapaksız klozetin abdest almak için mi yoksa başka amaç
için mi kullanıldığını bilen varsa lütfen açıklasın. İlk kez bir otelimizde
havlu, sabun, şampuan gibi maddelerin hepsini aynı anda bulmanın sevinciyle
duşa dalıyoruz.
Casablanca da konaklamanın 2 sebebi var birincisi uçağımızın
çok erken saatte buradan kalkacak olması, diğer bir neden ise, Hasan II Camii.
Dünyanın, kimi kaynaklarına göre 2. Kimilerine göre 3. Büyük camii ni görmek
için yola çıkıyoruz. Bulmak çok zor olmuyor. Ana caddeden dümdüz ilerleyince
Okyanusa ulaşıyorsunuz. Okyanusun hemen kenarında camii yi görüyorsunuz. Camii
de okyanus doldurularak inşa edilmiş, sanki yüzüyor havası verilmiş. Camii’ye
gelmeden hemen önce ünlü Casablanka filmine mekan olmuş Rick’s Cafe’yi
görüyoruz. Arabadan inmeden resimlemekle yetiniyoruz. Çok pahalı ve rezervasyon
olmadan yer bulmanın zor olduğunu okumuştum. Camii avluna girmek için kendimize
çeki düzen veriyoruz. Fakat Faslılar rahat tavırları ve açık kıyafetleri bizim
abarttığımızı anlamamızı sağlıyor. Sadece camii ye girerken Müslüman olduğunuzu
anlamak adına sizden kelimeyi şaadet getirmenizi istiyorlar. Müslüman
olmayanları avluya alsalar da camii içine almıyorlar. Camii içerisinde 25 bin
bahçesinde 80 bin olmak üzere toplam 105 bin kişinin aynı anda namaz kılabileceği
bir büyüklüğe sahipken. İçersinde 150 kadar kişinin namaz kıldığına tanık
oluyoruz. Camii aşırı büyük olsa da pek talep yok. Namaz vakitleri devasa büyük
kapılarını açarken, namaz sonunda bu kapılar kapanıyor ve yanlardaki küçük
kapılar açılıyor. Eski Endülüs mimarisi örnek alınarak, modernize edilip yeni
bir yapı oluşturulmuş ve müthiş bir eser yaratılmış. Biz sırf bu camii için
buradayız. Casablanka da başka görmeye değer bir şey yok bizim için.
Camii sonrası yinede sokaklara dalıyoruz. Sokaklar Avrupa kentindeymişsiniz
izlenimi veriyor. Pek Fas havası yok. Pek hoşlanmıyoruz. Yemek için mekan
ararken bizim tanıdık markamız Bim marketler zincirinden bir kaçına denk
geliyoruz. Fas’a gelmeden internette Fas’ın en büyük marketler zincirinin Bim
Marketleri olduğunu okumuş ama Casablanka dışında hiç tanık olmamıştık. Burada
hemen teftiş eder edasında markete dalıyoruz. Yıllarca ülkemizde girmeyi
reddettiğimiz bu markayı, Fas’ta teftişe çıkıyoruz. Ürünlerin çoğu Türkiye’den
gelmiş olması hoşumuza gidiyor. Teftiş sonrası, karnımız doyurup otelimize
gitmeyi deniyoruz ama çok ta kolay olmuyor, kayboluyoruz. Otelimizi, Sokağını
tanıyan eden birileri yok. Oysa diğer şehirlerde herkes her oteli tanıyordu,
büyük şehirde olmanın zorluğunu çekiyoruz. Tamda hava kararmak üzereyken
rastgele otelimizi buluyoruz. Şans bizden yana.
Sabah erkenden otelimizden ayrılıp, havaalanına varıyoruz.
Aracımızı sorunsuz bir şekilde teslim edip, yine Tunus aktarmalı İstanbul’a
ulaşıyoruz.
Tunus aktarmalı gitmeyi düşünenler için: Tunus 2010 yılında gidip gördüğümüz çok
beğendiğimiz ülke olmaktan çıkmış. Biraz başıboşluk hakim, ilk kez burada bir
havaalanında sigara içildiğine rastlıyoruz. Herkesin elinde bir sigara,
İnsanlar sıra beklemeyi bilmiyor, Saygısızlık ve kabalık hakim. Tunusair ile 4
uçuş yaptık, en az 1 saat, en fazla 2,5 saat, haber vermeksizin geç kalktı.
Listelerde uçak saatinde kalkıyor gözüküyor ama bu gerçeği yansıtmıyor.
Fas’ta Araç Kiralayıp Gezmeyi Düşünenler İçin: İnternetten
kiralayın, daha hesaplı ama aracı teslim almanız saatler sürebiliyor.
Hazırlıklı olun. Size aracın bedeli dışında 2 bin dolar gibi bir ücret
alabiliyorlar, teslim anında iade edilmek üzere, kart limitlerinizi ona göre
ayarlayın. Benzin 1,5 dolar .Yollar güzel , trafik yoğun değil fakat polise
dikkat çok sıkı kontroller yapılıyor. Hız kontrolü de yaygın olarak yapılıyor.
Arka koltukta kemer takmak mecburi ve polis ceza kesmek isterse yalvarmayı
deneyin affedilmeniz mümkün..Türk’üz , kardeşiz , müslümanız kelimeleri, 2 kez
bizi cezadan kurtardı sizi de kurtaracaktır.Yalvarmak istemeyenlere duyurulur. Cezalar ucuz değil bizdekine
yakın.
Oteller : 2 kişilik oda fiyatı 200 dirhem (50tl) den başlıyor. Biz Marekeş’de 250 (klimalı),
Fes’de 200, Oualida’da 200, Casablanka’da 280 dirhem ücret ödedik 2 kişi için.
Marakeş’e yazın gidiyorsanız klimalı odalar seçin diğer şehirlerde biz klimasız
odalarda kaldık ve sorun yaşamadık. Sahil şehirleri yaz olsa da geceleri serin
oluyor.
Otel için rezervasyon yapmaya gerek yok. Hem kapıda, oda
daha ucuz, hem de eski şehirler o kadar
karışık ki rezervasyon yaptığınız otelinizi bulmanız çok zor olacaktır. insanlar tren ile gezdikleri
için, Genelde
ucuz oteller tren garların çevresinde toplanmış.
Yeme İçme : Yemekler bize yakın, et ve balık çok ucuz (iyi
pazarlık yaparsanız ) Sahil kentleri Fes ve Marekeş’e göre daha ucuz. Alkol
bulmak zor (ben bulamadım). Çay siparişinizde size nane çayı servis
edilecektir. Siyah çay içinde lipton olarak sipariş vermeniz gerekir, demleme
çay bulunmuyor.
Türk dizileri :Kurtlar Vadisi ve Muhteşem Yüzyıl beğeniyle
takip ediliyor. Türk olduğunuzu söylemekten çekinmeyin faydasını göreceksiniz.
Memati’yi tanıyorsanız imzalı resimlerinden götürmeyi ihmal etmeyin. Acaip
Havanız olur :)
Bizim zaman sıkıntımız dolayısıyla yapamadığımız, Gezi
planına Tanca ve Agadir’i de ekleyerek 2 hafta gibi bir sürede tüm ülkeyi
rahatlıkla dolaşabilirsiniz.
8 Günlük Tatil 4 Kişi
Uçak Biletleri : 4200 tl (Maximiles Puan)
Araç Kirası : 430 tl
Benzin : 350 tl
Yeme İçme : 1000 tl
Alışveriş : 250 tl
Otel : 500 tl
0 yorum:
Yorum Gönder