MALEZYA
Asya'da Tayland’ın hemen altında Singapur’un Hemen üstünde yer alan bir ülkedir. Malezya.’dan Singapur 1965 yılında ayrılmıştır. Endonezya 3. komşudur. Ayrıca batıdan Andaman Denizi, doğudan Güney Çin Denizi'ne kıyısı vardır. Ülke coğrafi yönden Batı Malezya ve Doğu Malezya olmak üzere, denizle 2 bölgeye ayrılır. Nüfus 30 milyon civarıdır. %55 Müslüman ,%25 Budist , %10 Hıristiyan, %7 Hindu ‘dur. Yüzölçümü, ülkemizin yarısından biraz azdır.
30.06.2014 – Dalamandan
başlayan yolculuğumuz neredeyse
başlamadan bitiyordu. Bir kızgınlıkla aldığım,
İstanbul biletlerimizin yanlış olduğunu Havaalanına gelince Öğreniyoruz.
Malezya Uçağımız Atatürk’ten kalkıyor biz Sabiha Gökçen’e iniyoruz. Neyse ki baldız ve eşi
imdadımıza yetişiyor,
bizim havaalanı transfer işimizi özel araçlarıyla gerçekleştiriyorlar.Oriental village (alışveriş köyü) |
Atatürk’te mekânımız
belli ‘’İş bankası Lounge’’ Bu kez kart
değiştirmek zorunda kalıyoruz. Artık Maximiles
Select kartına ücretsiz Lounge
hizmeti. Neyse ki önlemimizi almış kart değişikliğine gitmiştik. Hemen boş
mideler dolduruluyor, boş çantalara yolluklar yapılıyor, biraz ücretsiz
internet, ve tabii ki olmadan olmaz ,yanında 5 bardakta Votka takviyesi , Ama
saati unutmuşuz koşa koşa zor yetişiyoruz uçağımıza ,Bu tatilde bir şeyler oldu
bana , O kadar fazla rahatım ki anlatamam. Zaten Malezya Uçağı Yeni Kaybolmuş
ve hala bulunamamış bizimkide kaybolursa kahramanlık Şansı elimize gelmiş değerlendiririz
deyip dalga geçiyoruz.
Sky bridge |
Payar Adası |
Payar Adası |
Payar Adası Feribotu |
Nesli Tükenmekte Olan Deniz Canlıları |
At Nalı Yengeci |
Lamgkawi Balık Kartalı |
Köpekbalığı Dalışı |
Biletlerimiz Gidiş Dönüş,
İstanbul – Kuala Lumpur , Kuala
Lumpur – Singapur , Ama biz 2. uçuşu kullanmayıp Kuala Lumpur’da İneceğiz.
Garip Ama böylelikle Bilet daha ucuz. Malezya Hava Yolları gerçekten mükemmel,10
saatlik bir uçuşta 4 – 5 kez ikram veriyorlar. Artık Patlayacağız, Karnım da
gözümde
doyuyor, İçki de sınır tanımıyorum artık iyice yüzsüzleştim alkolün verdiği rahatlıkla her gördüğüm hostesten istiyorum, sağ olsunlar alkol komasına girmemde bir sakınca görmemiş olacaklar, beni kırmıyorlar. Ama sonuçta uçuşta ikramlarda Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur Havalimanında sona eriyor. Hava limanı devasa büyük, pasaport kontrole raylı sistemle ulaşıyorsunuz. Ülkeye girişlerdeki form eziyeti Malezya’da yok, Pasaport’tan çıkmamız bu sayede çok kısa sürüyor, Sonra yine başka raylı sistemle 2. terminale geçiyoruz. Bu terminali Malezya’nın ucuz havayolu Airasia kullanıyor, Birçok ülkeden yüzlerce noktaya uçan Airasia’dan çok komik fiyatlara bilet bulmak mümkün. Bizim rotamız Kuzey Malezya’da Tayland sınırına yakın bölgedeki Penang adası. Uçağımızın kapısını bulmakta epey
zorlanıyoruz. Terminal çok katlı ve her katta sadece o kattaki uçuş bilgileri mevcut, biran panikliyoruz. 2. bir Sabiha gökçen olayı mı yaşadık diye neyse ki görevliler yardımcı oluyor, kapıya ulaşıyoruz. Biraz uyku biraz internet derken 2 saati aşkın bir zaman geçiveriyor. Langkawi uçuşumuz yarım saat sürüyor. Havalimanı çok küçük, çıkışta tur ofisleri var ve sizi çağırıyorlar resmen pazaryerindeymişiniz misali ama onlara kanmayın. Bizim yaptığımız hataya düşmeyin, Dışarı çıkın ve taksiye binin, Havalimanından çıkıştaki taksilerde dolandırılma şansınız yok sabit fiyat ve oldukça hesaplı 20 tl gibi bir fiyata adada istediğiniz yere gidebilirsiniz.
Mangrow Ormanları |
Yarasa - Mağara |
01.07.2014 . Langkawi : 20
Saattir yollarda ve doğru dürüst uyku
Halk Dilinde Küçük Timsah |
uyuyamamamıza rağmen uçaktan iner inmez ilk hedef Langkawi’nin ünlü teleferiği , Teleferik havaalanından Taksi ile 15 – 20 dakika mesafede . Teleferik, Oriental village (alışveriş köyü) , Sky bridge (Hava Köprüsü) ve Telage Tuluğ Şelalesini kapsayan bir kompleks. Langkawi vergiden muaf, özellikle içkiler çok çok ucuz bu adada, Çok yorgun olduğumuzdan, alışverişi değil zamanımızı teleferik gezisinden yana kullanıyoruz. Alışveriş Köyü görülmeye değer çok güzel dizayn edilmiş, Teleferik yolu içinden geçtiğinden, görüyorsunuz bu güzelliği. Teleferik bileti 25 tl civarı, teleferik maximum 6 kişi alıyor ve biner binmez tırmanmaya başlıyor. 700 mt yüksekliğe sizi 3 dk gibi bir zamanda çıkarıyor. Gerçekten altta manzara mükemmel, tek sorun sıcak ve dayanılmayan bunaltıcı nem. Yukarı çıktığımızda terden yıkanmıştan farksızdım. 2 parkur var, ortada durup aşağıyı resimledikten sonra 2. Bir teleferikle daha yukarı çıkabiliyorsunuz. Bu 2. Parkurda fiyata dâhil. Gerçekten görülüp denenmesi gereken bir tecrübe şiddetle tavsiye edilir. Teleferikte 1 Saat kadar zaman geçirdikten sonra şelalenin yolunu tutuyoruz. Biz şelaleye araçla gidiyoruz ama yürüyerek de 15 -20 dk’da ulaşabilirsiniz. Tabi ki araçtan iner inmez ulaşamıyorsunuz biraz merdiven çıkmalısınız. Yorgunluk, uykusuzluk, birde sıcak ve nem eklenince iyice katlanılmaz olsa da bu merdivenler, Şelalenin buz gibi suları serinletiyor ve unutturuyor bu eziyeti. Şelale öyle çokta görülmesi gereken bir yer değil aslında ama taa buralara gelmişken şelalesini de görmeden dönmeyelim diyoruz. Şelale yolu orman içinde küçük patikanın merdivenleri şeklinde, ülkenin her yeri ormanlarla kaplı zaten, yolda ülkenin kocaman akrebiyle de tanıştıktan sonra, 2 saat kadar süren tüm gezimizi bitirip aracımıza atlayarak Cenang Beach bölgesindeki Guesthause Gecko’ya yerleşiyoruz. Tüm tatil boyunca herhangi otel ayarlamadık. İnternetteki fiyatlar abartılı geldi. Sadece fiyatı uygun birkaç hostel veya Guesthause ismi kayıt etmiştim. Şoförümüz gösterdiğim bu isimlerden, Gecko’yu tavsiye ettiği için oraya yerleşiyoruz. 2 kişilik odada, gecelik fiyatı 30 tl civarı, 3 gece burada konaklayacağız. Duş, wc, klima yerine tavandan vantilatör. Ahşap Bungulow tarzı ama Olimpus’dakiler gibi lüks değiller.
Gece biraz
dinlendikten sonra sokağa atıyoruz kendimizi, Turistik bir kasaba şeklinde ama
çok kalabalık değil. Kapalı birçok işletme görüyoruz. Ya Ramazan ayı içinde
olmamız, ya da dolu sezon olmayışı bilemiyoruz. Seyyar satıcılardan karnımızı doyuruyoruz. 2
kişi 15 TL gibi bir ücrete bazen de yediğinize veya satıcıya göre, daha ucuza
karnımızı tıka pasa doyuruyoruz. Ben balık ve tavuk ağırlıklı besleniyorum, ekmek
yerine alınan pilavı dahi almayı gerek duymuyorum. Bu Uzakdoğuluların yağsız tuzsuz pilavlarına
alışamadım bir türlü. Karnımızı doyurduktan sonra yarın ki tur planımızı
uygulamak üzere Turizm şirketlerini dolaşıyoruz. Biz AB turu tercih ediyoruz
fiyatları diğerlerine göre gayet iyi.
02.07.2014 Langkawi –
Payar Adası Dün gece kişi başı
120 ringit’e aldığımız bu tur için otelimizin önünden sabah saat 8’de
alınıyoruz. Minibüslerle sizi Feribot iskelesinin bulunduğu Koah’a teslim
ediyorlar. Bu minibüs yolculuğu yarım saat sürüyor. Bir yarım saat kadarda
iskelede bekledikten sonra deniz otobüsleriyle Adaya doğru yola çıkıyoruz. Koah
aynı zamanda adanın da simgesi olan Devasa kartal heykelinin bulunduğu bölge.
Bu tura katılanlar bu yarım saatlik bekleme süresinde rahatlıkla balıkçı
kartalı heykelini resimlendirebilir. Zaten turda gitmeyen bir biz varız. Heykel
özellikle Beşiktaş taraftarları için bulunmaz nimet, fakat biz Ayfer’in kusma
nöbetleri devam ettiğinden gidemiyoruz. Bebek bensiz giderseniz, rezil ederim
edasında durmadan bastırıyor içerden. Deniz otobüsünün hızına rağmen adaya
ulaşmak 2 saat gibi bir zaman alıyor. Turun pahalı olmasının nedeni de bu
uzaklık. Adaya ulaşır ulaşmaz herkese zorla can yeleği giydiriyorlar. Sonra
snorker ve gözlük veriyorlar. İnternette köpekbalığı adası, köpekbalıklarıyla
dalış turu gibi terimleri okuduğum için bu tura katılmış olsam da burada bu
turun adı Şnorkel ve köpekbalığı garantisi yok ki ismi geçmiyor.
Emniyet kemeri misali sıkıyor beni bu can yeleği kumsala iner inmez atıyorum
bir kenara, tur sonunda anlıyorum bu yaptığımın ne kadar pahalı bir hareket
olabileceğini, 2 genç şnorkel ve yeleğini kaybettiği için tur parası kadar ceza
ödüyorlar. İyi benimki tur sonunda attığım yerde duruyor. Sadece ben varım bu
yelekten sıkılan, tüm Uzakdoğulular yelekleriyle yüzüyorlar. Nasıl batacağız da
bu dalışı yapacağız bu yelekle deyip vazgeçiyorum ben. Sanırım bu Uzakdoğuluların
çoğu yüzme bilmiyor ondan deniz turizmi yerine durmadan kültür turizmi
yapıyorlar J Ada küçük ama kumsalı Marmaris’te ki Sedir
adasına benziyor. Göz kamaştırıcı, Adada 3–4 ayrı turun işletmesi var, her tur
sizi kendi işletmesine götürüyor. Bireysel gitmek sanırım mümkün değil. Açıkta
tüplü dalış yapan tekneler de mevcut. Ben adaya ulaşır ulaşmaz hemen atlıyorum
suya, rengârenk balıkların peşinden koşarken öğle oluveriyor. Kumsalda tüm şirketler
aynı anda yemek veriyor, Ve yemek fiyata dâhil. Ama menü zayıf, Tavuk, pilav,
elma, küçük bir kek parçası, su dan ibaret. Millet yemeğe dalıp kumsal bir anda
boşalmışken. Ben yiyemediğim pirinçleri avucuma alıp denize atlıyorum, Ayfer’in
Öğretmen edasıyla yapma bağrışlarına rağmen. Bir anda çevrem koca koca
balıklarla doluyor. Balıkların çevresi de yavru köpekbalıklarıyla, Pilavın
lezzeti konusunda balıklarla aynı fikirde değiliz ki balıklar saldırıyor.
Aslında durmadan uyarıyorlar balıkları beslemeyin diye ama ben dinlemiyorum.
Pirinçleri vermiyorum elimde sıkı sıkı tutuyorum onlar saldırıyor. Ayfer’de
yukarıdan iskeleden bol bol resimlendiriyor, sonunda çektiğimiz fotoğraflar bu
tur için verdiğimiz paraya değiyor.
03.07.2014 Langkawi –
Mangrow Ormanı Ve Klim Turu : Saat
9:00 da yine otelimizin önünden alınıp, Teknelerin kalktığı alana bırakılıyoruz. 15-20 dakikalık bir minibüs yolculuğu bu. 20 Kişiye kadar yolcu alabilen bu surat tekneler, arkadan takmalı bot motorlarına sahip. Bizim tekne 18 kişilik ve 110 beygirlik 2 adet Yamaha motora sahip. Yani deniz üzerinde uçmak için resmen çift kanat takmış gibiyiz. Tekneler klasik uzak doğu tarzı, ince uzun hafif ama Tayland’ta gördüklerimizin aksine dizel değil benzinliler. Turu aldığımız firmayla ilgili endişelerimiz vardı. Çünkü fiyat epey ucuzdu ama tura çıkınca bu endişemizin yersiz olduğunu anlıyoruz. Tüm firmalar aşağı yukarı aynı teknelerde benzer işler yapıyor. Sadece bazıları yemekli olduğundan daha pahalı ve 1 – 2 saat arası daha uzun sürüyor. Biz özellikle yemeksiz olanını seçiyoruz ki öğleden sonra da diğer Tura katılabilelim. Tekneye bindikten sonra ilk durağımız balık çiftliği oluyor. Bu Çiftlikler klasik çiftlikler değil. Kanallara şamandıralar ve ağlar yardımıyla yapılan bu çiftlikler de, nesli tükenmekte olan balıklar yengeçler yetiştirilmekte, çiftlikten çok küçük hayvanat bahçesi havasında, ilginç balıkların konulduğu havuzlarda teker, teker fotoğraf çektiriyoruz. Nesli tükenmekte olan at nalı yengeçler gerçekten çok ilginç. Yengeçlerden ayrılır ayrılmaz kanalda tekne turumuz devam ediyor. Dalyan’da tekne turu yapar gibiyiz. Kullanılan Tekne dışında ki en büyük fark sazlıklar yerine kökleri 1metreden fazlası dışarıda olan mangrov ormanları mevcut. Bazen sizden yiyecek bekleyen maymun kabilesine denk geliyoruz. Bazense Malezya dilinde küçük timsah olarak geçen, timsah boyutunda dev kertenkelelere, Bir ara teknemiz ünlü balık kartallarını beslemek için duruyor. Bir kova balık döküyor kaptanımız. Yüzlerce kartal, sizi bekliyor orada zaten, avcılığı bırakıp beleşçiliğe alışmışlar keratalar. Dalyan’daki Caretta Carettalar gibi. Sonraki durağımız yarasa mağaraları, Mağaralardan geçip kayalarda asılı milyonlarca yarasa görüyorsunuz. Mağaralara giriş 1 ringit, el feneri kiralarsanız 2 ringit ödüyorsunuz. Bu giriş ücreti yasal olmasa gerek ki çoğu kişi ödemiyor. Ya da görevliler işlerini çok ciddiye almıyor. Kendilerini fener kiralamaya şartlamışlar. Mağara gezisi yarım saat kadar sürdükten sonra tekneye dönüyoruz. Teknede can yelekleri giymemiz için uyarılıyoruz. Çünkü artık sürat zamanı, İlk kanalın denize döküldüğü alana ulaşıyoruz. Burada lüks katamaranlar, yatlar karşılıyor bizi, kanal üzerindeki restaurantlar için demirlemişler. Ben buraları incelerken birden kendime geliyorum dalmışım ve kaptan tam yol ileri vermiş bile, sürat her zaman felaket getirmiyor aksine bu kez zevk veriyor. Bu turla bu zevkleri tatmanın bedeli 50 ringit. 15 dakika kadar denizde tam yol ileri gittikten ilk başladığımız yere geri dönüyoruz ve turumuz sona eriyor.
9:00 da yine otelimizin önünden alınıp, Teknelerin kalktığı alana bırakılıyoruz. 15-20 dakikalık bir minibüs yolculuğu bu. 20 Kişiye kadar yolcu alabilen bu surat tekneler, arkadan takmalı bot motorlarına sahip. Bizim tekne 18 kişilik ve 110 beygirlik 2 adet Yamaha motora sahip. Yani deniz üzerinde uçmak için resmen çift kanat takmış gibiyiz. Tekneler klasik uzak doğu tarzı, ince uzun hafif ama Tayland’ta gördüklerimizin aksine dizel değil benzinliler. Turu aldığımız firmayla ilgili endişelerimiz vardı. Çünkü fiyat epey ucuzdu ama tura çıkınca bu endişemizin yersiz olduğunu anlıyoruz. Tüm firmalar aşağı yukarı aynı teknelerde benzer işler yapıyor. Sadece bazıları yemekli olduğundan daha pahalı ve 1 – 2 saat arası daha uzun sürüyor. Biz özellikle yemeksiz olanını seçiyoruz ki öğleden sonra da diğer Tura katılabilelim. Tekneye bindikten sonra ilk durağımız balık çiftliği oluyor. Bu Çiftlikler klasik çiftlikler değil. Kanallara şamandıralar ve ağlar yardımıyla yapılan bu çiftlikler de, nesli tükenmekte olan balıklar yengeçler yetiştirilmekte, çiftlikten çok küçük hayvanat bahçesi havasında, ilginç balıkların konulduğu havuzlarda teker, teker fotoğraf çektiriyoruz. Nesli tükenmekte olan at nalı yengeçler gerçekten çok ilginç. Yengeçlerden ayrılır ayrılmaz kanalda tekne turumuz devam ediyor. Dalyan’da tekne turu yapar gibiyiz. Kullanılan Tekne dışında ki en büyük fark sazlıklar yerine kökleri 1metreden fazlası dışarıda olan mangrov ormanları mevcut. Bazen sizden yiyecek bekleyen maymun kabilesine denk geliyoruz. Bazense Malezya dilinde küçük timsah olarak geçen, timsah boyutunda dev kertenkelelere, Bir ara teknemiz ünlü balık kartallarını beslemek için duruyor. Bir kova balık döküyor kaptanımız. Yüzlerce kartal, sizi bekliyor orada zaten, avcılığı bırakıp beleşçiliğe alışmışlar keratalar. Dalyan’daki Caretta Carettalar gibi. Sonraki durağımız yarasa mağaraları, Mağaralardan geçip kayalarda asılı milyonlarca yarasa görüyorsunuz. Mağaralara giriş 1 ringit, el feneri kiralarsanız 2 ringit ödüyorsunuz. Bu giriş ücreti yasal olmasa gerek ki çoğu kişi ödemiyor. Ya da görevliler işlerini çok ciddiye almıyor. Kendilerini fener kiralamaya şartlamışlar. Mağara gezisi yarım saat kadar sürdükten sonra tekneye dönüyoruz. Teknede can yelekleri giymemiz için uyarılıyoruz. Çünkü artık sürat zamanı, İlk kanalın denize döküldüğü alana ulaşıyoruz. Burada lüks katamaranlar, yatlar karşılıyor bizi, kanal üzerindeki restaurantlar için demirlemişler. Ben buraları incelerken birden kendime geliyorum dalmışım ve kaptan tam yol ileri vermiş bile, sürat her zaman felaket getirmiyor aksine bu kez zevk veriyor. Bu turla bu zevkleri tatmanın bedeli 50 ringit. 15 dakika kadar denizde tam yol ileri gittikten ilk başladığımız yere geri dönüyoruz ve turumuz sona eriyor.
Island Hopping : Bu turumuzun başlama saati 02.00 , Ajentanın
ofisinde yarım saat kadar bekledikten sonra otobüs ile teknelerin bulunduğu başka bir iskeleye götürülüyoruz. Sabah ki teknelere benziyor buradaki teknemiz de, sadece farkı motorları, bu sefer ki oyuncağımız 200 beygire sahip. Teknede bu sefer 20 kişi kadar varız. Bu turda ilk durağımız ya da ilk adamız, çevresi dağlarla çevrili, dağların ortası da gölet, küçük ama ilginç bir ada denizin ortasında resmen dağlar, deniz suyundan tatlı suyu saklamış. Burada ki göllete ulaşmak için tekne adaya yanaştıktan sonra, bir süre ormanlık alandan yürüyüp, dağı aşmanız gerekiyor. Ama 15 – 20 dk lık çabaya değiyor, sonunda gördüğünüz manzara çok hoş. Epey terliyoruz buda göle girmek için güzel bir sebep oluyor. Göl tertemiz. Burada deniz bisikleti kiralayabileceğiz ya da yiyecek içecek alabileceğiniz, tek bir büfe mevcut. Tek olması ve ulaşımın çok zor olduğundan fiyatın astronomik olması gerektiğini düşünmeyin, konumuna göre, gayet ucuz, Soyunma odaları ve Wc’lerde gayet temiz. Yerli yerleşim bulunmuyor sadece turistlik bir ada, 1 saat kadar zaman geçirdikten Sonra, Teknemize atlayıp tekrar kartal beslemeye gidiyoruz. Sabah ki turumuzda
Gölde beslediğimiz kartalları bu kez deniz de besliyoruz. Balık kovamız boşalır boşalmaz, başka bir adaya doğru giderken, kaptanının hız gösterisine tanık oluyoruz. Resmen uçuyor bu aletler, dalga olmadığından sürat teknesinin tam gücünü denemeden dönmüyoruz. Bu sefer ki adamız başka bir güzelliğe sahip, afişlerden fırlama bu tropikal adada da, yaşam yok. Burada da büfe olmasına rağmen giyinme odası wc vs yok. Ama ıssız ormanlar var. Tüm yolcular başka bir yöne dağılıp ormanın içinde kaybolunca bende bir yön seçip, çalılıklar ardında değiştiriyorum üzerimi, Ama teknemizde tanıştığımız 2 Koreli’nin üzerini değiştirmek için hiç çaba sarf etmediğini görüyorum. Orta yerde işlerini görüyorlar. 1 ay kadar Türkiye’de lermiş ve neredeyse tüm ülkemizi gezmişler. O kadar sıcak davranıyorlar ki bize, önümüzde çırılçıplak soyunmaları bile onları çok sevmemizi etkilemiyor. Ülkemizi çok sevdiklerini söylüyorlar bize her fırsatta, benimse kırışık vücutlarından hoşlanmadığını söylemeye dilim varmıyor bir türlü J
ofisinde yarım saat kadar bekledikten sonra otobüs ile teknelerin bulunduğu başka bir iskeleye götürülüyoruz. Sabah ki teknelere benziyor buradaki teknemiz de, sadece farkı motorları, bu sefer ki oyuncağımız 200 beygire sahip. Teknede bu sefer 20 kişi kadar varız. Bu turda ilk durağımız ya da ilk adamız, çevresi dağlarla çevrili, dağların ortası da gölet, küçük ama ilginç bir ada denizin ortasında resmen dağlar, deniz suyundan tatlı suyu saklamış. Burada ki göllete ulaşmak için tekne adaya yanaştıktan sonra, bir süre ormanlık alandan yürüyüp, dağı aşmanız gerekiyor. Ama 15 – 20 dk lık çabaya değiyor, sonunda gördüğünüz manzara çok hoş. Epey terliyoruz buda göle girmek için güzel bir sebep oluyor. Göl tertemiz. Burada deniz bisikleti kiralayabileceğiz ya da yiyecek içecek alabileceğiniz, tek bir büfe mevcut. Tek olması ve ulaşımın çok zor olduğundan fiyatın astronomik olması gerektiğini düşünmeyin, konumuna göre, gayet ucuz, Soyunma odaları ve Wc’lerde gayet temiz. Yerli yerleşim bulunmuyor sadece turistlik bir ada, 1 saat kadar zaman geçirdikten Sonra, Teknemize atlayıp tekrar kartal beslemeye gidiyoruz. Sabah ki turumuzda
Gölde beslediğimiz kartalları bu kez deniz de besliyoruz. Balık kovamız boşalır boşalmaz, başka bir adaya doğru giderken, kaptanının hız gösterisine tanık oluyoruz. Resmen uçuyor bu aletler, dalga olmadığından sürat teknesinin tam gücünü denemeden dönmüyoruz. Bu sefer ki adamız başka bir güzelliğe sahip, afişlerden fırlama bu tropikal adada da, yaşam yok. Burada da büfe olmasına rağmen giyinme odası wc vs yok. Ama ıssız ormanlar var. Tüm yolcular başka bir yöne dağılıp ormanın içinde kaybolunca bende bir yön seçip, çalılıklar ardında değiştiriyorum üzerimi, Ama teknemizde tanıştığımız 2 Koreli’nin üzerini değiştirmek için hiç çaba sarf etmediğini görüyorum. Orta yerde işlerini görüyorlar. 1 ay kadar Türkiye’de lermiş ve neredeyse tüm ülkemizi gezmişler. O kadar sıcak davranıyorlar ki bize, önümüzde çırılçıplak soyunmaları bile onları çok sevmemizi etkilemiyor. Ülkemizi çok sevdiklerini söylüyorlar bize her fırsatta, benimse kırışık vücutlarından hoşlanmadığını söylemeye dilim varmıyor bir türlü J
Bu adada da 1 saat yüzme molası verdikten sonra sürat
teknemize atlayıp aynı yoldan geri dönüyoruz. Turun bitiş saati 17.30
Akşam sokakta gezerken İstanbul restaurant’a rastlıyoruz.
Sahibi Adanalıymış, kısa bir muhabbet ediyoruz. Yurt dışında rastladığımız tüm
Türk işletmeciler gibi bu arkadaşta çok sıcak davranmıyor. Bizde çok muhatap
olmayıp oradan ayrılıyoruz. Yolda bir de İstanbul Otel görüyoruz, aynı kişiye
ait olabileceğini düşünüp o tarafa çok bakmıyoruz bile. Langkawi’nin Cenang
bölgesinin Plaja paralel tek bir ana caddesi var. Bu caddeyi bir baştan diğer
başa 2km kadar yürüyoruz. Benim dikkatimi çekenler içki dükkânları Ayfer’in
favorisi ise giysi dükkânları, Bu kez ben Ayfer’den hızlı davranıp, sonradan
başıma Singapur girişinde bela olacağını bilmeden 2 şişe viski alıyorum. Eğer
karadan Singapur’a girecekseniz sakın benim yaptığım hatayı yapıp ucuz diye
Singapur’a içki sokmaya kalkmayın, cezası çok pahalı.
04.07.2014 Langkawi -
Penang: Burada ki son günümüzde Ayfer’in tüm tatillerde olduğu gibi, Türk
kahvaltısı krizi tutuyor. Marketten kaşar, Manavdan domates biber, Pastaneden
de bulduğumuz ekmekle, Soğuk sandviç, resepsiyondan da çay takviyesi
yapıp, krizi yatıştırıyoruz. Bu gariban
kahvaltısının maliyeti çok da ucuz değil bu ülkede. Kahvaltı sonrası Cenang
bölgesinde bulunan Asya kıtasının en büyük akvaryumuna ziyarette bulunuyoruz.
Ama umduğumuzu bulamıyoruz. Kötü değil aksine güzel fakat Asya’nın en büyüğü
olunca beklentiler çok yüksek oluyor haliyle, Sonra da kaçınılmaz düş kırıklığı
yaşıyoruz. Tüm akvaryumu 1 saat bile sürmeden dolaşıyoruz. Hatta çıkışa kısa
zamanda ulaşınca acaba bir şeylerimi atladık diye tekrar geri bile dönüyoruz.
Ama maalesef atlanan yok.
Akvaryumun En ilginç Hayvanı Dikenli Bir Kaplumbağa |
Penang iskelesine yaklaştığınızda anlıyorsunuz. Langkawi’ye
göre çok daha büyük çok daha gelişmiş bir yer.
Langkawi Fethiye ise, Penang İzmir. Feribot George Town bölgesine yanaşıyor.
George Town ada olmakla birlikte anakaraya tam 13,5 km uzunluğunda bir köprüyle
bağlı. Biz bu bölgede Love Lane caddesinde kalacağız. Taksiye atlayıp caddeye
ulaşıyoruz. Valizleriniz çok değilse taksiye hiç gerek yok 10 dakikalık yürüme
mesafesinde çünkü. Bu cadde baştan, başa ucuz konaklama yerleriyle dolu, biz 2
kişi 85 ringit’e anlaşıyoruz Guesthouse’ımızla. İsmi gibi Eski bir bina, Old
Guesthouse, fakat gayet temiz ve güzel bir mekân. Wc, banyo, mutfak ortak
olması sizce sorun değilse kesinlikle tavsiye ederim. Hatta akşama kadar çay
kahve ücretsiz Ve 24 saat sebil hizmetinizde J Kaldığımız tüm mekânlar gibi burada da
internet var, yok kardeşim benim bilgisayarım diyene 2 de masaüstü bilgisayar
da koymuşlar, çok ta iyi etmişler, şu internetten ben başka türlü zevk
alamıyorum. Parmaklarım klavyeye ille de, dokunacak.
05.07.2014 Penang George Town : Sabah erkenden
kalkıp, saat
8:00’da başlayan açık büfe kahvaltımıza katılıyoruz. Hayal kırıklığına uğrasak ta bu ücretsiz ikramı es geçmiyoruz. Tereyağı, 3 kavanoz reçel, 20 dilim ekmek, bir tabak karpuz, çay ve kahve makinesi koyup tüm müşterilerin kahvaltı etmesi beklenmiş olacak ki, ben zaten büfenin 3 te birini tüketip, Ayfer’e bulaşıkları bırakıp oradan sıvışıyorum. Bulaşık yıkamak Guesthouse’ların genel kuralı, ucuz etin suyu … işte :)
8:00’da başlayan açık büfe kahvaltımıza katılıyoruz. Hayal kırıklığına uğrasak ta bu ücretsiz ikramı es geçmiyoruz. Tereyağı, 3 kavanoz reçel, 20 dilim ekmek, bir tabak karpuz, çay ve kahve makinesi koyup tüm müşterilerin kahvaltı etmesi beklenmiş olacak ki, ben zaten büfenin 3 te birini tüketip, Ayfer’e bulaşıkları bırakıp oradan sıvışıyorum. Bulaşık yıkamak Guesthouse’ların genel kuralı, ucuz etin suyu … işte :)
Kek Lok Si Tapınağı |
Kek Lok Si Tapınağı |
Kek Lok Si tapınağı dar bir merdivenin sağı solu hatta
yukarısı, her türlü ürünün satıldığı tezgâhların bulunduğu, yüzlerce satıcının
ekmek kapısı haline gelmiş. Tapınak bunca eziyete rağmen gidilip görülmesi
gereken bir yer. Fakat 2 bölüme ayrılmış, ilk bölüm ücretsizken 2. Bölümden
ücret alınıyor. Tapınağa gelir sağlamak için yapılan bu uygulamada, İlk bölümü
gezdikten sonra paralı kısımda ilk kısımdan farklı ne vardı anlamak güç. Geldiğimiz
yoldan tekrar merkeze geri dönerken, Yolda 2. Dünya savaşında, kamyon iten
askerleri anlatan heykeli görüyoruz. Askerliğimi şoför olarak yaptığımdan olsa
gerek çok ilgimi çekiyor ama otobüs durmadığı için sadece içerden resimlemekle
yetiniyorum.
Penang Hill |
oluyorum. Emektar arkadaşım yırtılıyor. Tek tekerlekle devam ediyorum bir süre, bu durum planımızı sekteye uğratmıyor ama nasıl olsa yol üzerinde denk gelir diyerekten bir sonraki duruğa doğru devam ediyoruz. 19. Yüzyılda İngilizlerin inşa ettikleri devlet binaları hemen kıyı kesiminde, Penang kurucusu Francis mezarını da görüyoruz. Penang müzesine giremiyoruz kapanmış. Oradan Chinatown’a gidelim derken Hint mahallesinde buluyoruz kendimizi, Burada her türlü satıcı var. 1 saati aşkın yalınayak gezmem hoşuma gitmiş olacak ki, satıcılarla sıkı pazarlık yapıyorum ama benim mecburiyetimi anlamış olacaklar
ki anlaşamıyoruz. Çok rahatım nedense, Hindistan’da iyi öğrendim ben bu halkla pazarlığı, sen fiyatını söyle oradan usulca uzaklaş onlar sana yaklaşsın, bunlar kendi memleketine gitmemiş sanırım öğrenememişler bu konuyu,
06.07.2014 Penang –
Kuala Lumpur: Dün otelden aldığımız
otobüs biletimizle evet yanlış okumadınız
oteller satıyor otobüs biletini, hatta sabah servis ile sizi kapıdan alıp
otogara teslim ediyorlar. Tabi ki bu işin ekstra bir bedeli var. Ama zaman
sıkıntımız olduğu için otogara gidip bilet almak ile uğraşmıyoruz. Penang –
Kuala Lumpur, 5 saatlik bu otobüs yolculuğu için 38 ringit ödüyoruz. Tüm
Uzakdoğu ülkeleri gibi Malezya dada toplu taşıma araçlarında klimaları sonuna
kadar açtıklarından, siz siz olun yanınıza mutlaka uzun kollu bir şeyler alın yoksa
bu 5 saatlik yolculuklar donmanız için yeterli olur. İlk günler Langkawi’de bir
turda, otobüse ilk biz gelmiştik, dondurucu soğuktan bir nebze kurtulmak için,
otobüsün tavanındaki tüm klima havalandırmalarını kapatmıştık. Sanıyorduk ki
yolcularda bizim ile aynı durum da, fakat yanılmışız otobüse giren her müşteri
geldi kendi
havalandırmasını açtı tek kapalı bizimki kaldı neredeyse, Bu insanlar soğuğa hasret olacak ki, yalancı soğuya bağımlı olmuşlar. J Şehirlerarası otobüsler soğuk dışında geniş, rahat fakat bizim alışık olduğumuz muavin, servis hatta yollarda mola gibi terimlerinin karşılığı yok. Sadece tek bir şoförün bulunduğu bu otobüsler otoban çıkışında bir kez 5 dk. lığına duruyor onu da anonstan değil otobüs boşalınca meraktan öğreniyorsunuz. Wc ler ücretsiz çok temiz olmasa da mecburiyetten kullanılana bilinir.
Batu Mağaraları |
Batu Mağaraları |
havalandırmasını açtı tek kapalı bizimki kaldı neredeyse, Bu insanlar soğuğa hasret olacak ki, yalancı soğuya bağımlı olmuşlar. J Şehirlerarası otobüsler soğuk dışında geniş, rahat fakat bizim alışık olduğumuz muavin, servis hatta yollarda mola gibi terimlerinin karşılığı yok. Sadece tek bir şoförün bulunduğu bu otobüsler otoban çıkışında bir kez 5 dk. lığına duruyor onu da anonstan değil otobüs boşalınca meraktan öğreniyorsunuz. Wc ler ücretsiz çok temiz olmasa da mecburiyetten kullanılana bilinir.
Kuala Lumpur’da otobüsler Çin mahallesinin hemen karşısında
indiriyorlar müşterilerini. Bu durak Puduraya olarak adlandırılmış. Otobüsten
iner inmez o ünlü levhayı görüyoruz ‘Petaling Street’ Biz o levhanın değil de
bir önceki sokaktan dalıyoruz, Çin mahallesine ilk sorduğumuz otel 88 ringit
istiyor 2 kişi için. Bir sonrakinin fiyatı ise 85, Daha ucuz otellerde
mevcuttur muhakkak ama ilk baktığımız Showtown Otel, Çok güzel temiz hatta bize
göre lüx denilebilecek nitelikte, tabiî ki bize kendini çeken bunlardan hiç
biri değil. Kredi kartı kabul etmesi komisyonda talep etmemesi bizi kendine
aşık ediyor. Malezya’dan sonra Singapur’a geçecek olmamız, Singapur’unda çok
pahalı bir ülke olması, cebimizde ki nakitten çok kredi kartı harcamayı mecburi
kılıyor. Şimdiye kadar kaldığımız en Lüx mekanda 3 günlük odamıza yerleşip
kendimizi sokağa atıyoruz. Bugün ki planımızda Batu Caves (Batu
Mağaraları) var. Resepsiyondan bilgi
istiyoruz ama tüm gezimiz boyunca ilk defa konaklama yerimiz bize bilgi
aktaramıyor. Çinli otel sahiplerimiz, şehir hakkında hiçbir bilgiye sahip
değiller. Zaten yardım almak için Hostel ve Guesthause’lar bilgi yönünden çok
daha başarılı. Bizim için çok sorun değil notlarımızda zaten tüm bilgiler
mevcut, amaç sadece bilgilerin sağlamasını yapıp, muhtemel yerel tavsiyeler
almak fakat bu kez bunu başaramıyoruz.
Otelden çıkıp Pazar Seni Tren istasyonuna yürüyoruz. Çin
mahallesinden geçen bu yol 10-15 dakika kadar sürüyor. Tren istasyonuna
geldiğinizde metro hattına değil de, köprünün hemen karşısında ki KTM KMUTER
tren hattına geçiyoruz. Bu hattan direk tek biletle (2ringit) mağaralara ulaş
alabiliyorsunuz. Bilet sırası dönüşte de beklememek adına gidiş dönüş almak
mantıklı, trenler çok sık kalkıyor ve yarım saat gibi bir sürede son durak olan
Batu Mağaralarına ulaşıyor. Bu mağaralar çok geç keşfedildiğinden, dağ başında
ıssız bir yerde olduğunu düşünüyordum ki yanılmışım. Olayın içinde Hint geçer
de ıssızlık mümkün mü? Bir de bu yer Hint tapınağına dönüştürülmüşse… Batu
Mağaraları kireç taşından oluşmuş bir dağın üzerinde ancak 1878 yılında
keşfedilebilmiş ve sonrasında bölgedeki Hindular tarafından tapınak haline
getirilmiş. Tapınağa girmek için 272 basamaklı zorlu bir merdiven yolculuğu
yapmak zorundasınız. Tabi ki bu tırmanışı yapmadan girişteki dev Hindu
heykellerin önünde resim çekilmeyi ihmal etmeyin. Mağaranın içersinde ki
tapınaklar hala faal durumda ve yerel halk burada ibadetlerini yaparken
turistler de mekânı ziyaret ediyor. Mağaraya giriş ücretsiz olsa da ille de
ücret ödemek isteyenlere hemen yan tarafta başka mağara da var. Ama en büyüğü
ve görkemlisi ücretsizken diğerine girmenin pek anlamı olmadığı düşünüp,
geldiğimiz yoldan geri dönüp, biraz Çin mahallesinde takılıyoruz. Akşamüzeri
Çin mahallesinde tezgâhlar açılıyor ve bu tezgâhlarda, Yiyecekten, giyeceğe,
takıdan, hediyeye aklınıza ne gelirse satılıyor. İyi bir pazarlıkla ucuz bir
şeyler almanız mümkün ama etiket fiyatları çokta cazip değil. Burada Türk bir
çiftle karşılaşsak ta konuşma şansımız olmuyor. Sonrasın da tezgâhlardan balık
ve tavuk kızarması alıp odamda mideme indirmek üzere otele gidiyoruz.
07.07.2014 : Putrajaya
Bugün ilk defa geç kalkıyoruz.Gece
Ayfer’in kusma nöbetlerine bir de benim böbrek ağrım eklenince, odamız yoğun bakımdan farksız oluyor, Geç saatlere kadar geçeceğini düşünüp yatakta kıvranıyorum ama bir yere kadar. Sonunda dayanamayıp reception’a iniyoruz. Resepsionist’in tavsiyesiyle 24 saat açık Seven Eleven Marketlerinden 2 farklı ağrı kesici alıyoruz. Aslında marketteki elemanla anlaşamıyoruz, bize sadece ecza reyonunu göstermekle yetiniyor. Buradaki ilaçlarda paket, kutu yok. Sadece birinin üzerinde başını, diğerinin üzerinde, karnını tutan bir kişi resmi olduğundan ağrı kesici olduklarına karar verip hemen satın alıyoruz. O kadar kötü durumdayım ki, fare zehri olsa içip şansımı deneme
Ayfer’in kusma nöbetlerine bir de benim böbrek ağrım eklenince, odamız yoğun bakımdan farksız oluyor, Geç saatlere kadar geçeceğini düşünüp yatakta kıvranıyorum ama bir yere kadar. Sonunda dayanamayıp reception’a iniyoruz. Resepsionist’in tavsiyesiyle 24 saat açık Seven Eleven Marketlerinden 2 farklı ağrı kesici alıyoruz. Aslında marketteki elemanla anlaşamıyoruz, bize sadece ecza reyonunu göstermekle yetiniyor. Buradaki ilaçlarda paket, kutu yok. Sadece birinin üzerinde başını, diğerinin üzerinde, karnını tutan bir kişi resmi olduğundan ağrı kesici olduklarına karar verip hemen satın alıyoruz. O kadar kötü durumdayım ki, fare zehri olsa içip şansımı deneme
Taraftarıyım. Sansımdan ilaçlar işe yarıyor ve çok kısa
zamanda ağrılarım kayboluyor ve uyuyakalmışım. Uzak doğunun sonuna kadar açılan
klimaları ve sıcak ve bunaltıcı havası birleşip böbreklerimdeki taşı harekete
geçiyorlar. Bende her taşın ağrısında ilaçlardan yardım alıp ağrıları
geçiştiriyorum. Bugün ki planımız Putrajaya’yı gezmek. Burası şehrin 50km kadar
dışında, Kuala Lumpur’un Devlet binalarının ve Meclisinin de bulunduğu yeni ve
modern yerleşim merkezi. Buraya gitmek için, dün Penang’tan gelirken otobüsten
indiğimiz yerin hemen arka tarafında ki Mydın alışveriş merkezinin önündeki
otobüsleri kullanıyoruz. Buradan E1 otobüsüne biniyoruz. Putrajaya otobüs
garına gidip oradan tekrar şehir içi otobüslerine binmemiz gerekirken, biz
yolda doğru sandığımız bir yerde inip yürümeyi seçiyoruz. Tabi ki yanılıyoruz,
Devlet sarayı diye düşündüğümüz yere yarım saatte ancak ulaşıyoruz ama yanlış
adres, Buralar büyük görkemli binalara ve düzenli caddelere, ıssız ama geniş
yollarıyla şimdiye kadar gördüğümüz Malezya’dan çok çok farklı. Ayfer’in de
artan mide bulantısıyla, kendimize yanlış adreste biraz mola veriyoruz.
Geldiğimiz mekan, yabancı devlet adamalarının ağırlandığı bir saray, fakat
pasaportlarımız yanımızda olmadığından alınmıyoruz. Biran panik yapıyoruz
buralara boşuna mı geldik diye, sonradan görmemiz gereken Seni Perdana
bölgesinden uzak olduğumuzu anlayınca taksiye atlayıp, asıl görmemiz gereken
yere ulaşıyoruz. Dar’ül Ehsan Sarayı, Putra cami’yi resimlendirip 1 saat kadar
zaman geçirdikten sonra geri dönmeye çalışıyoruz ama çok kolay olmuyor. 1 saate
kadar otobüs bekleyip gelmeyince şehir içi otobüslerine binip otogara
ulaşıyoruz. Bu yolculuk sayesinde tüm Pudrajaya’yı dolaşıyoruz. Gerçekten
Malezya’nın modern yüzünü anlamak adına görülmeye değer. Otogar da tekrar E1
otobüsüne binip geldiğimiz yere geri dönüyoruz. Sanırım bu hatta 2 farklı
otobüs çalışıyor, numarası aynı olmasına rağmen geldiğimiz otobüs ucuz olmasına
rağmen hem eski, hem daha kalabalıktı. Döndüğümüz ise pahalı olmasına rağmen
çok daha temiz ve yeniydi. Putrajaya şehir içi otobüsleri 0.5 ringitken, Kuala
Lumpur –Putrajaya otobüsü 3,50 ringit. Dönüşte yine Mydın alışveriş merkezinin
önünde indirildiğimizden içeri dalıyoruz. Buradan alışveriş yapabilirsiniz fiyatlar
epey uygun. Biz saat 10 da kapatıldığında ancak bırakabiliyoruz alışverişi.
Kuala Lumpur başkent olmasına rağmen şehirde hayat 12’de sona eriyor. Çin
Mahallesi dâhil gece her yer kapalı. Sadece Penang’ta görmüştük doğru anlamda
gece hayatını oda Çinli gençliğin tekelinde, bir oyuncak şeklinde.
08.07.2014 Kuala Lumpur : Burada ki son günümüzde,
gerçek
Kuala Lumpur’u gezme zamanımız geldi artık. Merkezde ki tüm müze ve tarihi yerleri yürüyerek dolaşabiliyorsunuz. Mekanlar birbirine oldukça yakın. İlk Ulusal Tarihi müzesi’ne gidiyoruz. En uzak mesafe burası olduğu için seçiyoruz. Girişte askeri tank, helikopter ve trenin bulunduğu müzenin içinde de Malezya’nın tarihini anlatan eserler mevcut. Müzeyi gezmek için çok fazla zamana gerek yok. Biz müze bahçesindeki bir zanaatkarın telden yaptığı hediyelik eşyalar başında epey zaman harcıyoruz. Fiyatları ucuz olmadığından sadece izlemekle yetiniyoruz. Sonrasında Mescid Negara ve Masjit Jamek’i geziyoruz. Bu camilere girmek için namazın bitmesini bekliyorsunuz. Girişte isim ve ülkenizi deftere kayıt yapıyorsunuz. Size Rahibe elbisesi benzeri mor renkli kıyafetler veriliyor, başınız dahil her yerinizi kapatmak zorundasınız. Halkın çoğu Müslüman olmasına rağmen bu ülkede daha çok Hindu, Çin ve Budist tapınakları geziyorsunuz. Sonra ki durak Sultan Abdul Samed veNegara Sarayı, Sultanın Sarayı Şehrin en görkemli binası, İçerisini ziyaret edemeyip sadece dışarıdan gözlemliyorsunuz. Siz siz olun gezeceğiniz yerleri sıraya koyun. Biz bunu yapmadığımız için aynı yollardan defalarca geçiyoruz, hem zaman kaybı hem de sıcakta epey yorucu oluyor. Sonra Sri Mahamariamman (Hindu) ve Sze Ya Temple gezmemiz gerekiyor ama artık Tapınak gezmek Kabak tadı vermeye başladı bizde, Hindistan’da daha görkemlilerini gördüğümüzü bahane edip geçiştiriyoruz. Ama yinede tapınakta hayırseverler tarafından bozuk para ile yapılan yardımların, bir işçi tarafından koca koca poşetler dolusu araçla zorla götürüldüğünü görünce, Din ve para ilişkisini düşünmeden edemiyorum. Çok para var bu din işinde :)
Kuala Lumpur’u gezme zamanımız geldi artık. Merkezde ki tüm müze ve tarihi yerleri yürüyerek dolaşabiliyorsunuz. Mekanlar birbirine oldukça yakın. İlk Ulusal Tarihi müzesi’ne gidiyoruz. En uzak mesafe burası olduğu için seçiyoruz. Girişte askeri tank, helikopter ve trenin bulunduğu müzenin içinde de Malezya’nın tarihini anlatan eserler mevcut. Müzeyi gezmek için çok fazla zamana gerek yok. Biz müze bahçesindeki bir zanaatkarın telden yaptığı hediyelik eşyalar başında epey zaman harcıyoruz. Fiyatları ucuz olmadığından sadece izlemekle yetiniyoruz. Sonrasında Mescid Negara ve Masjit Jamek’i geziyoruz. Bu camilere girmek için namazın bitmesini bekliyorsunuz. Girişte isim ve ülkenizi deftere kayıt yapıyorsunuz. Size Rahibe elbisesi benzeri mor renkli kıyafetler veriliyor, başınız dahil her yerinizi kapatmak zorundasınız. Halkın çoğu Müslüman olmasına rağmen bu ülkede daha çok Hindu, Çin ve Budist tapınakları geziyorsunuz. Sonra ki durak Sultan Abdul Samed veNegara Sarayı, Sultanın Sarayı Şehrin en görkemli binası, İçerisini ziyaret edemeyip sadece dışarıdan gözlemliyorsunuz. Siz siz olun gezeceğiniz yerleri sıraya koyun. Biz bunu yapmadığımız için aynı yollardan defalarca geçiyoruz, hem zaman kaybı hem de sıcakta epey yorucu oluyor. Sonra Sri Mahamariamman (Hindu) ve Sze Ya Temple gezmemiz gerekiyor ama artık Tapınak gezmek Kabak tadı vermeye başladı bizde, Hindistan’da daha görkemlilerini gördüğümüzü bahane edip geçiştiriyoruz. Ama yinede tapınakta hayırseverler tarafından bozuk para ile yapılan yardımların, bir işçi tarafından koca koca poşetler dolusu araçla zorla götürüldüğünü görünce, Din ve para ilişkisini düşünmeden edemiyorum. Çok para var bu din işinde :)
09.07.2014 Melaka
: Çin mahallesinden otobüs ile yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuktan sonra
ulaşıyoruz Kuala Lumpur Otogarına. Ülkenin istediğiniz yerine istediğiniz
saatte rahatlıkla bilet bulabiliyorsunuz. Bizde ilk bulduğumuz otobüs ile 2
saatlik bir yolculukla ulaşıyoruz Melaka’ya. Melaka Malezyada ki son durağımız.
Otogar Melaka’nın dışında olduğu için Şehir içi otobüsüyle ulaşıyorsunuz
Hollanda Meydanına. Bu meydan Melaka’nın kalbi olduğu gibi aynı zamanda
Simgesi. Melaka Çinliler, İngilizler, Portekizliler den başka bir dönem
Hollanda egemenliği altına da girmiş ve bu meydan onlardan miras kalmış. Eskiden
büyük bir liman kentiyken şuan küçük bir turistlik kasaba edasında kalmış.
Otobüsten meydandan indikten sonra otel arayışına girişiyoruz. Aynı otobüsten
birlikte indiğimiz Fransız çiftle birlikte, onların yer ayırttığı otele gitmeye
karar veriyoruz ilk, sonra Fransızların bu oteli bir türlü bulamaması ve
yolda
bize denk gelen daha ucuz ve daha yakın bir başka otelde kalmaya karar
veriyoruz. Otelimiz çok kötü ama bir gece kalacağımız için, fiyatının hatırına
ses çıkarmıyoruz. Odamıza yerleştikten sonra doğru sokağa çıkıyoruz. Bizde
Hollanda meydanının o havasını teneffüs ediyoruz. Meydana bakan Belediye
Binasını ve Saat kulesini gördükten sonra gezilecek yerler yakın olmasına
rağmen, Melaka’nın olmasa olmaz 3 kişilik o süslü şoförlü bisikletlerinden
kiralayıp şehri keşfe çıkıyoruz. İlk Su çarkına gidiyoruz, hemen 200 metre
ilerdeki sonra yine Melaka’nın eski liman kenti olmasıyla buranın tarihin de
anlatıldığı, Müze haline getirilmiş eski ahşap gemiyi geziyoruz. Gemi müze
olduğu için giriş ücretli, Melaka küçük bir kasaba olmasına rağmen birçok müze
mevcut. Sonra kale kalıntıları tarihi toplar derken eski sömürge kulübü olarak
kullanılmış Villaya geliyoruz. Villanın hemen karşısında Gemi şeklinde yapılmış
açık hava Tiyatrosu da ilgi
çekici,Meydan da ki uçağı da pas geçmiyoruz, Sanırım 2. Dünya savaşı zamanında kullanılmış, İlk çıkışımızdan, son noktamıza gelmeniz aslında 10 dk lık bir mesafe ama bu kısacık mesafede o kadar çok gezilip görülecek mekan var ki yarım gününüzü rahatlıkla buralar da geçirebiliyorsunuz. Bisiklet turumuz sona erdiğinden İlk başladığımız noktaya geri dönüp. Çin Mahallesini de yaya gezip Meleka ile birlikte Malezya gezimizi tamamlayıp, Singapur’a geçiyoruz.
Meleka |
Meleka - Tiyatro |
çekici,Meydan da ki uçağı da pas geçmiyoruz, Sanırım 2. Dünya savaşı zamanında kullanılmış, İlk çıkışımızdan, son noktamıza gelmeniz aslında 10 dk lık bir mesafe ama bu kısacık mesafede o kadar çok gezilip görülecek mekan var ki yarım gününüzü rahatlıkla buralar da geçirebiliyorsunuz. Bisiklet turumuz sona erdiğinden İlk başladığımız noktaya geri dönüp. Çin Mahallesini de yaya gezip Meleka ile birlikte Malezya gezimizi tamamlayıp, Singapur’a geçiyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder