RSS

Dalyanlı Gezginler

MALEZYA



  

MALEZYA

Asya'da  Tayland’ın hemen altında Singapur’un Hemen üstünde yer alan bir ülkedir. Malezya.’dan Singapur 1965 yılında ayrılmıştır. Endonezya 3. komşudur. Ayrıca batıdan Andaman Denizi, doğudan Güney Çin Denizi'ne kıyısı vardır. Ülke coğrafi yönden Batı Malezya ve Doğu Malezya olmak üzere, denizle 2 bölgeye ayrılır. Nüfus 30 milyon civarıdır. %55 Müslüman ,%25 Budist , %10 Hıristiyan, %7 Hindu ‘dur. Yüzölçümü, ülkemizin yarısından biraz azdır.

30.06.2014 – Dalamandan başlayan yolculuğumuz neredeyse
Oriental village (alışveriş köyü)
başlamadan bitiyordu. Bir kızgınlıkla aldığım, İstanbul biletlerimizin yanlış olduğunu Havaalanına gelince Öğreniyoruz. Malezya Uçağımız Atatürk’ten kalkıyor biz Sabiha Gökçen’e iniyoruz.  Neyse ki baldız ve eşi
imdadımıza yetişiyor, bizim havaalanı transfer işimizi özel araçlarıyla gerçekleştiriyorlar.

   Atatürk’te mekânımız belli  ‘’İş bankası Lounge’’ Bu kez kart değiştirmek zorunda kalıyoruz. Artık Maximiles
Sky bridge
Select kartına ücretsiz Lounge hizmeti. Neyse ki önlemimizi almış kart değişikliğine gitmiştik. Hemen boş mideler dolduruluyor, boş çantalara yolluklar yapılıyor, biraz ücretsiz internet, ve tabii ki olmadan olmaz ,yanında 5 bardakta Votka takviyesi , Ama saati unutmuşuz koşa koşa zor yetişiyoruz uçağımıza ,Bu tatilde bir şeyler oldu bana , O kadar fazla rahatım ki anlatamam. Zaten Malezya Uçağı Yeni Kaybolmuş ve hala bulunamamış bizimkide kaybolursa kahramanlık Şansı elimize gelmiş değerlendiririz deyip dalga geçiyoruz.
Payar Adası
Payar Adası
Payar Adası Feribotu
Nesli Tükenmekte Olan Deniz Canlıları
At Nalı Yengeci
Lamgkawi Balık Kartalı
Köpekbalığı Dalışı
Biletlerimiz Gidiş Dönüş,  İstanbul – Kuala Lumpur  , Kuala Lumpur – Singapur , Ama biz 2. uçuşu kullanmayıp Kuala Lumpur’da İneceğiz. Garip Ama böylelikle Bilet daha ucuz. Malezya Hava Yolları gerçekten mükemmel,10 saatlik bir uçuşta 4 – 5 kez ikram veriyorlar. Artık Patlayacağız, Karnım da gözümde


doyuyor, İçki de sınır tanımıyorum artık iyice yüzsüzleştim alkolün verdiği rahatlıkla her gördüğüm hostesten istiyorum, sağ olsunlar alkol komasına girmemde bir sakınca görmemiş olacaklar, beni kırmıyorlar. Ama sonuçta uçuşta ikramlarda Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur Havalimanında sona eriyor. Hava limanı devasa büyük, pasaport kontrole raylı sistemle ulaşıyorsunuz. Ülkeye girişlerdeki form eziyeti Malezya’da yok, Pasaport’tan çıkmamız bu sayede çok kısa sürüyor, Sonra yine başka raylı sistemle 2. terminale geçiyoruz. Bu terminali Malezya’nın ucuz havayolu Airasia kullanıyor, Birçok ülkeden yüzlerce noktaya uçan Airasia’dan çok komik fiyatlara bilet bulmak mümkün. Bizim rotamız Kuzey Malezya’da Tayland sınırına yakın bölgedeki Penang adası. Uçağımızın kapısını bulmakta epey


zorlanıyoruz. Terminal çok katlı ve her katta sadece o kattaki uçuş bilgileri mevcut, biran panikliyoruz. 2. bir Sabiha gökçen olayı mı yaşadık diye neyse ki görevliler yardımcı oluyor, kapıya ulaşıyoruz. Biraz uyku biraz internet derken 2 saati aşkın bir zaman geçiveriyor. Langkawi uçuşumuz yarım saat sürüyor. Havalimanı çok küçük, çıkışta tur ofisleri var ve sizi çağırıyorlar resmen pazaryerindeymişiniz misali ama onlara kanmayın. Bizim yaptığımız hataya düşmeyin, Dışarı çıkın ve taksiye binin, Havalimanından çıkıştaki taksilerde dolandırılma şansınız yok sabit fiyat ve oldukça hesaplı 20 tl gibi bir fiyata adada istediğiniz yere gidebilirsiniz.


Mangrow Ormanları
Yarasa - Mağara
01.07.2014 .  Langkawi :   20 Saattir yollarda ve doğru dürüst uyku




Halk Dilinde Küçük Timsah

uyuyamamamıza rağmen uçaktan iner inmez ilk hedef  Langkawi’nin ünlü teleferiği , Teleferik havaalanından Taksi ile 15 – 20 dakika mesafede . Teleferik, Oriental village (alışveriş köyü) , Sky bridge (Hava Köprüsü) ve Telage Tuluğ Şelalesini kapsayan bir kompleks. Langkawi vergiden muaf, özellikle içkiler çok çok ucuz bu adada, Çok yorgun olduğumuzdan, alışverişi değil zamanımızı teleferik gezisinden yana kullanıyoruz. Alışveriş Köyü görülmeye değer çok güzel dizayn edilmiş, Teleferik yolu içinden geçtiğinden,  görüyorsunuz bu güzelliği. Teleferik bileti 25 tl civarı, teleferik maximum 6 kişi alıyor ve biner binmez tırmanmaya başlıyor. 700 mt yüksekliğe sizi 3 dk gibi bir zamanda çıkarıyor. Gerçekten altta manzara mükemmel, tek sorun sıcak ve dayanılmayan bunaltıcı nem. Yukarı çıktığımızda terden yıkanmıştan farksızdım. 2 parkur var, ortada durup aşağıyı resimledikten sonra 2. Bir teleferikle daha yukarı çıkabiliyorsunuz. Bu 2. Parkurda fiyata dâhil. Gerçekten görülüp denenmesi gereken bir tecrübe şiddetle tavsiye edilir. Teleferikte 1 Saat kadar zaman geçirdikten sonra şelalenin yolunu tutuyoruz. Biz şelaleye araçla gidiyoruz ama yürüyerek de 15 -20 dk’da ulaşabilirsiniz. Tabi ki araçtan iner inmez ulaşamıyorsunuz biraz merdiven çıkmalısınız. Yorgunluk, uykusuzluk, birde sıcak ve nem eklenince iyice katlanılmaz olsa da bu merdivenler, Şelalenin buz gibi suları serinletiyor ve unutturuyor bu eziyeti. Şelale öyle çokta görülmesi gereken bir yer değil aslında ama taa buralara gelmişken şelalesini de görmeden dönmeyelim diyoruz. Şelale yolu orman içinde küçük patikanın merdivenleri şeklinde, ülkenin her yeri ormanlarla kaplı zaten, yolda ülkenin kocaman akrebiyle de tanıştıktan sonra, 2 saat kadar süren tüm gezimizi bitirip aracımıza atlayarak Cenang Beach bölgesindeki Guesthause Gecko’ya yerleşiyoruz. Tüm tatil boyunca herhangi otel ayarlamadık. İnternetteki fiyatlar abartılı geldi. Sadece fiyatı uygun birkaç hostel veya Guesthause ismi kayıt etmiştim. Şoförümüz gösterdiğim bu isimlerden, Gecko’yu tavsiye ettiği için oraya yerleşiyoruz. 2 kişilik odada, gecelik fiyatı 30 tl civarı, 3 gece burada konaklayacağız. Duş, wc,  klima yerine tavandan vantilatör. Ahşap Bungulow tarzı ama Olimpus’dakiler gibi lüks değiller.
   Gece biraz dinlendikten sonra sokağa atıyoruz kendimizi, Turistik bir kasaba şeklinde ama çok kalabalık değil. Kapalı birçok işletme görüyoruz. Ya Ramazan ayı içinde olmamız, ya da dolu sezon olmayışı bilemiyoruz.  Seyyar satıcılardan karnımızı doyuruyoruz. 2 kişi 15 TL gibi bir ücrete bazen de yediğinize veya satıcıya göre, daha ucuza karnımızı tıka pasa doyuruyoruz. Ben balık ve tavuk ağırlıklı besleniyorum, ekmek yerine alınan pilavı dahi almayı gerek duymuyorum.  Bu Uzakdoğuluların yağsız tuzsuz pilavlarına alışamadım bir türlü. Karnımızı doyurduktan sonra yarın ki tur planımızı uygulamak üzere Turizm şirketlerini dolaşıyoruz. Biz AB turu tercih ediyoruz fiyatları diğerlerine göre gayet iyi.

02.07.2014 Langkawi – Payar Adası Dün gece kişi başı 120 ringit’e aldığımız bu tur için otelimizin önünden sabah saat 8’de alınıyoruz. Minibüslerle sizi Feribot iskelesinin bulunduğu Koah’a teslim ediyorlar. Bu minibüs yolculuğu yarım saat sürüyor. Bir yarım saat kadarda iskelede bekledikten sonra deniz otobüsleriyle Adaya doğru yola çıkıyoruz. Koah aynı zamanda adanın da simgesi olan Devasa kartal heykelinin bulunduğu bölge. Bu tura katılanlar bu yarım saatlik bekleme süresinde rahatlıkla balıkçı kartalı heykelini resimlendirebilir. Zaten turda gitmeyen bir biz varız. Heykel özellikle Beşiktaş taraftarları için bulunmaz nimet, fakat biz Ayfer’in kusma nöbetleri devam ettiğinden gidemiyoruz. Bebek bensiz giderseniz, rezil ederim edasında durmadan bastırıyor içerden. Deniz otobüsünün hızına rağmen adaya ulaşmak 2 saat gibi bir zaman alıyor. Turun pahalı olmasının nedeni de bu uzaklık. Adaya ulaşır ulaşmaz herkese zorla can yeleği giydiriyorlar. Sonra snorker ve gözlük veriyorlar. İnternette köpekbalığı adası, köpekbalıklarıyla dalış turu gibi terimleri okuduğum için bu tura katılmış olsam da burada bu turun adı Şnorkel ve köpekbalığı garantisi yok ki ismi geçmiyor. Emniyet kemeri misali sıkıyor beni bu can yeleği kumsala iner inmez atıyorum bir kenara, tur sonunda anlıyorum bu yaptığımın ne kadar pahalı bir hareket olabileceğini, 2 genç şnorkel ve yeleğini kaybettiği için tur parası kadar ceza ödüyorlar. İyi benimki tur sonunda attığım yerde duruyor. Sadece ben varım bu yelekten sıkılan, tüm Uzakdoğulular yelekleriyle yüzüyorlar. Nasıl batacağız da bu dalışı yapacağız bu yelekle deyip vazgeçiyorum ben. Sanırım bu Uzakdoğuluların çoğu yüzme bilmiyor ondan deniz turizmi yerine durmadan kültür turizmi yapıyorlar J  Ada küçük ama kumsalı Marmaris’te ki Sedir adasına benziyor. Göz kamaştırıcı, Adada 3–4 ayrı turun işletmesi var, her tur sizi kendi işletmesine götürüyor. Bireysel gitmek sanırım mümkün değil. Açıkta tüplü dalış yapan tekneler de mevcut. Ben adaya ulaşır ulaşmaz hemen atlıyorum suya, rengârenk balıkların peşinden koşarken öğle oluveriyor. Kumsalda tüm şirketler aynı anda yemek veriyor, Ve yemek fiyata dâhil. Ama menü zayıf, Tavuk, pilav, elma, küçük bir kek parçası, su dan ibaret. Millet yemeğe dalıp kumsal bir anda boşalmışken. Ben yiyemediğim pirinçleri avucuma alıp denize atlıyorum, Ayfer’in Öğretmen edasıyla yapma bağrışlarına rağmen. Bir anda çevrem koca koca balıklarla doluyor. Balıkların çevresi de yavru köpekbalıklarıyla, Pilavın lezzeti konusunda balıklarla aynı fikirde değiliz ki balıklar saldırıyor. Aslında durmadan uyarıyorlar balıkları beslemeyin diye ama ben dinlemiyorum. Pirinçleri vermiyorum elimde sıkı sıkı tutuyorum onlar saldırıyor. Ayfer’de yukarıdan iskeleden bol bol resimlendiriyor, sonunda çektiğimiz fotoğraflar bu tur için verdiğimiz paraya değiyor.

03.07.2014 Langkawi – Mangrow Ormanı Ve Klim Turu : Saat
9:00 da yine otelimizin önünden alınıp, Teknelerin kalktığı alana bırakılıyoruz. 15-20 dakikalık bir minibüs yolculuğu bu. 20 Kişiye kadar yolcu alabilen bu surat tekneler, arkadan takmalı bot motorlarına sahip. Bizim tekne 18 kişilik ve 110 beygirlik 2 adet Yamaha motora sahip. Yani deniz üzerinde uçmak için resmen çift kanat takmış gibiyiz. Tekneler klasik uzak doğu tarzı, ince uzun hafif ama Tayland’ta gördüklerimizin aksine dizel değil benzinliler. Turu aldığımız firmayla ilgili endişelerimiz vardı. Çünkü fiyat epey ucuzdu ama tura çıkınca bu endişemizin yersiz olduğunu anlıyoruz. Tüm firmalar aşağı yukarı aynı teknelerde benzer işler yapıyor. Sadece bazıları yemekli olduğundan daha pahalı ve 1 – 2 saat arası daha uzun sürüyor. Biz özellikle yemeksiz olanını seçiyoruz ki öğleden sonra da diğer Tura katılabilelim. Tekneye bindikten sonra ilk durağımız balık çiftliği oluyor. Bu Çiftlikler klasik çiftlikler değil. Kanallara şamandıralar ve ağlar yardımıyla yapılan bu çiftlikler de, nesli tükenmekte olan balıklar yengeçler yetiştirilmekte, çiftlikten çok küçük hayvanat bahçesi havasında, ilginç balıkların konulduğu havuzlarda teker, teker fotoğraf çektiriyoruz. Nesli tükenmekte olan at nalı yengeçler gerçekten çok ilginç. Yengeçlerden ayrılır ayrılmaz kanalda tekne turumuz devam ediyor. Dalyan’da tekne turu yapar gibiyiz. Kullanılan Tekne dışında ki en büyük fark sazlıklar yerine kökleri 1metreden fazlası dışarıda olan mangrov ormanları mevcut. Bazen sizden yiyecek bekleyen maymun kabilesine denk geliyoruz. Bazense Malezya dilinde küçük timsah olarak geçen, timsah boyutunda dev kertenkelelere, Bir ara teknemiz ünlü balık kartallarını beslemek için duruyor. Bir kova balık döküyor kaptanımız. Yüzlerce kartal, sizi bekliyor orada zaten, avcılığı bırakıp beleşçiliğe alışmışlar keratalar. Dalyan’daki Caretta Carettalar gibi. Sonraki durağımız yarasa mağaraları, Mağaralardan geçip kayalarda asılı milyonlarca yarasa görüyorsunuz. Mağaralara giriş 1 ringit, el feneri kiralarsanız 2 ringit ödüyorsunuz. Bu giriş ücreti yasal olmasa gerek ki çoğu kişi ödemiyor. Ya da görevliler işlerini çok ciddiye almıyor. Kendilerini fener kiralamaya şartlamışlar. Mağara gezisi yarım saat kadar sürdükten sonra tekneye dönüyoruz. Teknede can yelekleri giymemiz için uyarılıyoruz. Çünkü artık sürat zamanı, İlk kanalın denize döküldüğü alana ulaşıyoruz. Burada lüks katamaranlar, yatlar karşılıyor bizi, kanal üzerindeki restaurantlar için demirlemişler. Ben buraları incelerken birden kendime geliyorum dalmışım ve kaptan tam yol ileri vermiş bile, sürat her zaman felaket getirmiyor aksine bu kez zevk veriyor. Bu turla bu zevkleri tatmanın bedeli 50 ringit. 15 dakika kadar denizde tam yol ileri gittikten ilk başladığımız yere geri dönüyoruz ve turumuz sona eriyor.
Island Hopping : Bu turumuzun başlama saati 02.00 , Ajentanın
ofisinde yarım saat kadar bekledikten sonra otobüs ile teknelerin bulunduğu başka bir iskeleye götürülüyoruz. Sabah ki teknelere benziyor buradaki teknemiz de, sadece farkı motorları, bu sefer ki oyuncağımız 200 beygire sahip. Teknede bu sefer 20 kişi kadar varız. Bu turda ilk durağımız ya da ilk adamız,  çevresi dağlarla çevrili, dağların ortası da gölet, küçük ama ilginç bir ada denizin ortasında resmen dağlar, deniz suyundan tatlı suyu saklamış. Burada ki göllete ulaşmak için tekne adaya yanaştıktan sonra, bir süre ormanlık alandan yürüyüp, dağı aşmanız gerekiyor. Ama 15 – 20 dk lık çabaya değiyor, sonunda gördüğünüz manzara çok hoş. Epey terliyoruz buda göle girmek için güzel bir sebep oluyor. Göl tertemiz. Burada deniz bisikleti kiralayabileceğiz ya da yiyecek içecek alabileceğiniz, tek bir büfe mevcut. Tek olması ve ulaşımın çok zor olduğundan fiyatın astronomik olması gerektiğini düşünmeyin, konumuna göre,   gayet ucuz, Soyunma odaları ve Wc’lerde gayet temiz. Yerli yerleşim bulunmuyor sadece turistlik bir ada, 1 saat kadar zaman geçirdikten Sonra, Teknemize atlayıp tekrar kartal beslemeye gidiyoruz. Sabah ki turumuzda
Gölde beslediğimiz kartalları bu kez deniz de besliyoruz. Balık kovamız boşalır boşalmaz, başka bir adaya doğru giderken, kaptanının hız gösterisine tanık oluyoruz. Resmen uçuyor bu aletler, dalga olmadığından sürat teknesinin tam gücünü denemeden dönmüyoruz. Bu sefer ki adamız başka bir güzelliğe sahip, afişlerden fırlama bu tropikal adada da, yaşam yok. Burada da büfe olmasına rağmen giyinme odası wc vs yok. Ama ıssız ormanlar var. Tüm yolcular başka bir yöne dağılıp ormanın içinde kaybolunca bende bir yön seçip, çalılıklar ardında değiştiriyorum üzerimi, Ama teknemizde tanıştığımız 2 Koreli’nin üzerini değiştirmek için hiç çaba sarf etmediğini görüyorum. Orta yerde işlerini görüyorlar. 1 ay kadar Türkiye’de lermiş ve neredeyse tüm ülkemizi gezmişler. O kadar sıcak davranıyorlar ki bize, önümüzde çırılçıplak soyunmaları bile onları çok sevmemizi etkilemiyor. Ülkemizi çok sevdiklerini söylüyorlar bize her fırsatta, benimse kırışık vücutlarından hoşlanmadığını söylemeye dilim varmıyor bir türlü J
Bu adada da 1 saat yüzme molası verdikten sonra sürat teknemize atlayıp aynı yoldan geri dönüyoruz. Turun bitiş saati 17.30
Akşam sokakta gezerken İstanbul restaurant’a rastlıyoruz. Sahibi Adanalıymış, kısa bir muhabbet ediyoruz. Yurt dışında rastladığımız tüm Türk işletmeciler gibi bu arkadaşta çok sıcak davranmıyor. Bizde çok muhatap olmayıp oradan ayrılıyoruz. Yolda bir de İstanbul Otel görüyoruz, aynı kişiye ait olabileceğini düşünüp o tarafa çok bakmıyoruz bile. Langkawi’nin Cenang bölgesinin Plaja paralel tek bir ana caddesi var. Bu caddeyi bir baştan diğer başa 2km kadar yürüyoruz. Benim dikkatimi çekenler içki dükkânları Ayfer’in favorisi ise giysi dükkânları, Bu kez ben Ayfer’den hızlı davranıp, sonradan başıma Singapur girişinde bela olacağını bilmeden 2 şişe viski alıyorum. Eğer karadan Singapur’a girecekseniz sakın benim yaptığım hatayı yapıp ucuz diye Singapur’a içki sokmaya kalkmayın, cezası çok pahalı.

04.07.2014 Langkawi - Penang: Burada ki son günümüzde Ayfer’in tüm tatillerde olduğu gibi, Türk kahvaltısı krizi tutuyor. Marketten kaşar, Manavdan domates biber, Pastaneden de bulduğumuz ekmekle, Soğuk sandviç, resepsiyondan da çay takviyesi yapıp,  krizi yatıştırıyoruz. Bu gariban kahvaltısının maliyeti çok da ucuz değil bu ülkede. Kahvaltı sonrası Cenang bölgesinde bulunan Asya kıtasının en büyük akvaryumuna ziyarette bulunuyoruz. Ama umduğumuzu bulamıyoruz. Kötü değil aksine güzel fakat Asya’nın en büyüğü olunca beklentiler çok yüksek oluyor haliyle, Sonra da kaçınılmaz düş kırıklığı yaşıyoruz. Tüm akvaryumu 1 saat bile sürmeden dolaşıyoruz. Hatta çıkışa kısa zamanda ulaşınca acaba bir şeylerimi atladık diye tekrar geri bile dönüyoruz. Ama maalesef atlanan yok.
Akvaryumun En ilginç Hayvanı Dikenli Bir Kaplumbağa
Akvaryum çıkışı taksiye atlayıp, Koah’a gidiyoruz. Burası Langkawi’nin merkezi, aynı zamanda feribot iskelesinin ve Kartal heykelinin de bulunduğu yer. Taxi 30 ringite götürüyor, biletinizi ajentalardan alırsanız, size ücretsiz servis sağlıyorlar. Ama biz Penang biletlerimizi, Şnorker turuna çıktığımız gün kendimiz aldığımız için Kuah’tan, kendi imkânlarımızla gitmek durumundayız. Langkawi – Penang, bu 2 ada arası feribot(denizotobüsü)  biletimizi, 68 ringite almıştık. Günde karşılıklı 3 sefer var.( 10:30,  14:30 ve 16:30) feribot ile 3 saate yakın sürüyor. 50 kişiyle kalkan feribot yolda başka bir adaya uğrayıp, müşteri sayısını 150 ye çıkarıyor. Feribotun kalkış saatinden yarım saat önce orda olup cheking yaptırmanız isteniyor. Ama biz 1 saat önce orada olmamıza rağmen hiçbir işlem yapılmadan, son dakikaya kadar bekletilip sonra içeri alındık. Boşuna erkenden gelmişiz. Deniz otobüsü kalkmadan, Langkawi kartalının önünde resim çektirerek oyalanıyoruz. Bu devasa heykel özenerek yapılmış, Gerçekten görülmeye değer.
Penang iskelesine yaklaştığınızda anlıyorsunuz. Langkawi’ye göre çok daha büyük çok daha gelişmiş bir yer.  Langkawi Fethiye ise, Penang İzmir. Feribot George Town bölgesine yanaşıyor. George Town ada olmakla birlikte anakaraya tam 13,5 km uzunluğunda bir köprüyle bağlı. Biz bu bölgede Love Lane caddesinde kalacağız. Taksiye atlayıp caddeye ulaşıyoruz. Valizleriniz çok değilse taksiye hiç gerek yok 10 dakikalık yürüme mesafesinde çünkü. Bu cadde baştan, başa ucuz konaklama yerleriyle dolu, biz 2 kişi 85 ringit’e anlaşıyoruz Guesthouse’ımızla. İsmi gibi Eski bir bina, Old Guesthouse, fakat gayet temiz ve güzel bir mekân. Wc, banyo, mutfak ortak olması sizce sorun değilse kesinlikle tavsiye ederim. Hatta akşama kadar çay kahve ücretsiz Ve 24 saat sebil hizmetinizde J  Kaldığımız tüm mekânlar gibi burada da internet var, yok kardeşim benim bilgisayarım diyene 2 de masaüstü bilgisayar da koymuşlar, çok ta iyi etmişler, şu internetten ben başka türlü zevk alamıyorum. Parmaklarım klavyeye ille de, dokunacak. 

05.07.2014  Penang George Town : Sabah erkenden kalkıp, saat
8:00’da başlayan açık büfe kahvaltımıza katılıyoruz. Hayal kırıklığına uğrasak ta bu ücretsiz ikramı es geçmiyoruz. Tereyağı, 3 kavanoz reçel, 20 dilim ekmek, bir tabak karpuz, çay ve kahve makinesi koyup tüm müşterilerin kahvaltı etmesi beklenmiş olacak ki, ben zaten büfenin 3 te birini tüketip, Ayfer’e bulaşıkları bırakıp oradan sıvışıyorum. Bulaşık yıkamak Guesthouse’ların genel kuralı, ucuz etin suyu … işte :)
Kek Lok Si Tapınağı
Bugün ki ilk hedef Kek Lok Si Tapınağı, yürüyerek otobüs durağına gidiyoruz. Buradan otobüslerle ulaşabiliyoruz ancak bu tapınağa, Gördüğümüz en görkemli Çin tapınağı, Fakat otobüsten indikten sonra ulaşım yolu çok dik ve sıcakla dayanılmaz olabiliyor. Sabah erkenden burası için yola çıkmamız çok akıllıca olmuş. Kendi
Kek Lok Si Tapınağı
düşüncemiz değildi Dün feribotta tanıştığımız bir Malezyalının önerisiydi, iyi ki dinlemişiz. Sabah olmasına rağmen yine de kan ter içinde kalıyoruz. Sabah olmasına rağmen çok kalabalık, bizim gibi turist fakat Uzakdoğular çoğunlukta. Yerli Çinli nüfusla, dışarıdan gelenleri ayıramıyoruz. Ülkenin %25 i zaten Çin asıllı ve bu Çinli nüfusun çoğu maddi durumu iyi ve şehirlerde modern yaşıyorlar. Malaylar ise ağırlıklı olarak köylerde yaşıyorlar. Sonraki halk ise Hint asıllılar, Onları da İngilizler, sömürge döneminde, ülkeye çalıştırmak için getirmişler. Malaylar bize çok daha sıcakkanlı, insani olarak cana yakın, sevecen, yardımsever geliyor. Hintliler ise aynı ülkelerinden gördüğümüzden farksızlar, Çinliler daha kültürlü, hatta Müslümanlardan daha özgür (Malaylar Müslüman olduğu için devlet tarafından birçok kısıtlamalara maruz). Olmalarına rağmen bize Malaylardan daha soğuk geliyorlar. Fakat Her Müslüman halk gibi, Malaylara da birileri temizlik dersi vermeli.
Kek Lok Si tapınağı dar bir merdivenin sağı solu hatta yukarısı, her türlü ürünün satıldığı tezgâhların bulunduğu, yüzlerce satıcının ekmek kapısı haline gelmiş. Tapınak bunca eziyete rağmen gidilip görülmesi gereken bir yer. Fakat 2 bölüme ayrılmış, ilk bölüm ücretsizken 2. Bölümden ücret alınıyor. Tapınağa gelir sağlamak için yapılan bu uygulamada, İlk bölümü gezdikten sonra paralı kısımda ilk kısımdan farklı ne vardı anlamak güç. Geldiğimiz yoldan tekrar merkeze geri dönerken, Yolda 2. Dünya savaşında, kamyon iten askerleri anlatan heykeli görüyoruz. Askerliğimi şoför olarak yaptığımdan olsa gerek çok ilgimi çekiyor ama otobüs durmadığı için sadece içerden resimlemekle yetiniyorum.
Bugün ki 2. Durağımız Penang Hill, 1800 lü yılların sonunda
Penang Hill
yapılmış bir füniküler hattına sahip, deniz seviyesinden 830 mt. Yükseklikte bir tepe. Bu tepeye çıkmanın tek yolu bu eski füniküler hattını kullanmak. Tabi ki hat eski olsa da, vagonlar modernize edilip yenilenmiş. Bu eski hattı kullanmanın bedeli 30 ringit. Tepe sıcak ve nemden biraz da olsa uzaklaşmak adına iyi bir mola oluyor. Yukarıda bir camii ve küçük bir Hint tapınağı var. Camii nin turistlik bir özelliği yok, Hint tapınağı küçük de olsa, görmeyenlere bilgi niteliğinde. Penang tepesinde biz ancak yarım saat kadar durabiliyoruz. Zamanı bol olanlar daha fazla zaman geçirebilir. Hatta piknik dahi yapabilir. Yerli halktan bu amaçla gelenlere tanık oluyoruz. Otele döndüğümüzde saat 2:00 i çoktan geçmiş. Duş alıp tekrar atıyoruz kendimizi sokağa,  ilk olarak feribottan indiğimiz tarafa doğru ilerliyor ve karşımıza çıkan saat kulesini resimlendiriyoruz. Sonra hemen arkasındaki Cornwallis Kalesini resimlemeden olmaz diyoruz. Topların üzerinde denize nişan alırken terliğimden

oluyorum. Emektar arkadaşım yırtılıyor. Tek tekerlekle devam ediyorum bir süre, bu durum planımızı sekteye uğratmıyor ama nasıl olsa yol üzerinde denk gelir diyerekten bir sonraki duruğa doğru devam ediyoruz. 19. Yüzyılda İngilizlerin inşa ettikleri devlet binaları hemen kıyı kesiminde, Penang kurucusu Francis mezarını da görüyoruz. Penang müzesine giremiyoruz kapanmış. Oradan Chinatown’a gidelim derken Hint mahallesinde buluyoruz kendimizi, Burada her türlü satıcı var. 1 saati aşkın yalınayak gezmem hoşuma gitmiş olacak ki, satıcılarla sıkı pazarlık yapıyorum ama benim mecburiyetimi anlamış olacaklar
ki anlaşamıyoruz. Çok rahatım nedense, Hindistan’da iyi öğrendim ben bu halkla pazarlığı, sen fiyatını söyle oradan usulca uzaklaş onlar sana yaklaşsın, bunlar kendi memleketine gitmemiş sanırım öğrenememişler bu konuyu, neyse girdiğimiz 3. Dükkândan alıyoruz idareten bir terlik, (O kadar idareten almışım ki şuan evde Wc’de bile giymiyorum). Mecburi Alışveriş sonrası Çin Mahallesine atıyoruz kendimizi, ilk Khoo Kongsi yani Khoo ailesinin evini geziyoruz. Tapınak sanıyoruz ilk ayırt etmek güç en azından bizim için. Sonra ki duraklar Kuan Yin Teng ve Sri Mariamman Hindu tapınakları oluyor. George Town’da gezerken sokaklarda birçok duvar resimlerine rastlıyoruz, ünlü bir ressamın yaptığı bu resimler tüm şehrin çeşitli yerlerine konulmuş ve bu resimlerin bulunduğu yerlerin işaretlendiği haritalar oluşturmuş. Bu resimleri ellerindeki haritalarla bulmaya çalışan birçok Uzakdoğulu Turist’e rastlıyoruz. Zaman olsa gerçekten zevkli bir etkinlik, Çünkü resimler çok başarılı ve etkileyici. Son durağımız ise hemen otelimizin yakınında bulunan Kaptan Keling Camii. Sonra sı da Akşam karanlığı basıyor ve bu yorucu ama dolu, dolu gün sona eriyor. Gece hayatına aslında sadece Penang ta tanık oluyoruz. Ama Pilimiz tükenmiş durumda, onun için sokaktan tezgâhlardan karnımızı doyurup doğru yatağın yolunu tutuyoruz.

06.07.2014 Penang – Kuala Lumpur: Dün otelden aldığımız
Batu Mağaraları


Batu Mağaraları
otobüs biletimizle evet yanlış okumadınız oteller satıyor otobüs biletini, hatta sabah servis ile sizi kapıdan alıp otogara teslim ediyorlar. Tabi ki bu işin ekstra bir bedeli var. Ama zaman sıkıntımız olduğu için otogara gidip bilet almak ile uğraşmıyoruz. Penang – Kuala Lumpur, 5 saatlik bu otobüs yolculuğu için 38 ringit ödüyoruz. Tüm Uzakdoğu ülkeleri gibi Malezya dada toplu taşıma araçlarında klimaları sonuna kadar açtıklarından, siz siz olun yanınıza mutlaka uzun kollu bir şeyler alın yoksa bu 5 saatlik yolculuklar donmanız için yeterli olur. İlk günler Langkawi’de bir turda, otobüse ilk biz gelmiştik, dondurucu soğuktan bir nebze kurtulmak için, otobüsün tavanındaki tüm klima havalandırmalarını kapatmıştık. Sanıyorduk ki yolcularda bizim ile aynı durum da, fakat yanılmışız otobüse giren her müşteri geldi kendi
havalandırmasını açtı tek kapalı bizimki kaldı neredeyse, Bu insanlar soğuğa hasret olacak ki, yalancı soğuya bağımlı olmuşlar. J Şehirlerarası otobüsler soğuk dışında geniş, rahat fakat bizim alışık olduğumuz muavin, servis hatta yollarda mola gibi terimlerinin karşılığı yok. Sadece tek bir şoförün bulunduğu bu otobüsler otoban çıkışında bir kez 5 dk. lığına duruyor onu da anonstan değil otobüs boşalınca meraktan öğreniyorsunuz. Wc ler ücretsiz çok temiz olmasa da mecburiyetten kullanılana bilinir.
Kuala Lumpur’da otobüsler Çin mahallesinin hemen karşısında indiriyorlar müşterilerini. Bu durak Puduraya olarak adlandırılmış. Otobüsten iner inmez o ünlü levhayı görüyoruz ‘Petaling Street’ Biz o levhanın değil de bir önceki sokaktan dalıyoruz, Çin mahallesine ilk sorduğumuz otel 88 ringit istiyor 2 kişi için. Bir sonrakinin fiyatı ise 85, Daha ucuz otellerde mevcuttur muhakkak ama ilk baktığımız Showtown Otel, Çok güzel temiz hatta bize göre lüx denilebilecek nitelikte, tabiî ki bize kendini çeken bunlardan hiç biri değil. Kredi kartı kabul etmesi komisyonda talep etmemesi bizi kendine aşık ediyor. Malezya’dan sonra Singapur’a geçecek olmamız, Singapur’unda çok pahalı bir ülke olması, cebimizde ki nakitten çok kredi kartı harcamayı mecburi kılıyor. Şimdiye kadar kaldığımız en Lüx mekanda 3 günlük odamıza yerleşip kendimizi sokağa atıyoruz. Bugün ki planımızda Batu Caves (Batu Mağaraları)  var. Resepsiyondan bilgi istiyoruz ama tüm gezimiz boyunca ilk defa konaklama yerimiz bize bilgi aktaramıyor. Çinli otel sahiplerimiz, şehir hakkında hiçbir bilgiye sahip değiller. Zaten yardım almak için Hostel ve Guesthause’lar bilgi yönünden çok daha başarılı. Bizim için çok sorun değil notlarımızda zaten tüm bilgiler mevcut, amaç sadece bilgilerin sağlamasını yapıp, muhtemel yerel tavsiyeler almak fakat bu kez bunu başaramıyoruz.
Otelden çıkıp Pazar Seni Tren istasyonuna yürüyoruz. Çin mahallesinden geçen bu yol 10-15 dakika kadar sürüyor. Tren istasyonuna geldiğinizde metro hattına değil de, köprünün hemen karşısında ki KTM KMUTER tren hattına geçiyoruz. Bu hattan direk tek biletle (2ringit) mağaralara ulaş alabiliyorsunuz. Bilet sırası dönüşte de beklememek adına gidiş dönüş almak mantıklı, trenler çok sık kalkıyor ve yarım saat gibi bir sürede son durak olan Batu Mağaralarına ulaşıyor. Bu mağaralar çok geç keşfedildiğinden, dağ başında ıssız bir yerde olduğunu düşünüyordum ki yanılmışım. Olayın içinde Hint geçer de ıssızlık mümkün mü? Bir de bu yer Hint tapınağına dönüştürülmüşse… Batu Mağaraları kireç taşından oluşmuş bir dağın üzerinde ancak 1878 yılında keşfedilebilmiş ve sonrasında bölgedeki Hindular tarafından tapınak haline getirilmiş. Tapınağa girmek için 272 basamaklı zorlu bir merdiven yolculuğu yapmak zorundasınız. Tabi ki bu tırmanışı yapmadan girişteki dev Hindu heykellerin önünde resim çekilmeyi ihmal etmeyin. Mağaranın içersinde ki tapınaklar hala faal durumda ve yerel halk burada ibadetlerini yaparken turistler de mekânı ziyaret ediyor. Mağaraya giriş ücretsiz olsa da ille de ücret ödemek isteyenlere hemen yan tarafta başka mağara da var. Ama en büyüğü ve görkemlisi ücretsizken diğerine girmenin pek anlamı olmadığı düşünüp, geldiğimiz yoldan geri dönüp, biraz Çin mahallesinde takılıyoruz. Akşamüzeri Çin mahallesinde tezgâhlar açılıyor ve bu tezgâhlarda, Yiyecekten, giyeceğe, takıdan, hediyeye aklınıza ne gelirse satılıyor. İyi bir pazarlıkla ucuz bir şeyler almanız mümkün ama etiket fiyatları çokta cazip değil. Burada Türk bir çiftle karşılaşsak ta konuşma şansımız olmuyor. Sonrasın da tezgâhlardan balık ve tavuk kızarması alıp odamda mideme indirmek üzere otele gidiyoruz.

07.07.2014 : Putrajaya Bugün ilk defa geç kalkıyoruz.Gece
Ayfer’in kusma nöbetlerine bir de benim böbrek ağrım eklenince, odamız yoğun bakımdan farksız oluyor, Geç saatlere kadar geçeceğini düşünüp yatakta kıvranıyorum ama bir yere kadar. Sonunda dayanamayıp reception’a iniyoruz. Resepsionist’in tavsiyesiyle 24 saat açık Seven Eleven Marketlerinden 2 farklı ağrı kesici alıyoruz. Aslında marketteki elemanla anlaşamıyoruz, bize sadece ecza reyonunu göstermekle yetiniyor. Buradaki ilaçlarda paket, kutu yok. Sadece birinin üzerinde başını, diğerinin üzerinde, karnını tutan bir kişi resmi olduğundan ağrı kesici olduklarına karar verip hemen satın alıyoruz. O kadar kötü durumdayım ki, fare zehri olsa içip şansımı deneme
Taraftarıyım. Sansımdan ilaçlar işe yarıyor ve çok kısa zamanda ağrılarım kayboluyor ve uyuyakalmışım. Uzak doğunun sonuna kadar açılan klimaları ve sıcak ve bunaltıcı havası birleşip böbreklerimdeki taşı harekete geçiyorlar. Bende her taşın ağrısında ilaçlardan yardım alıp ağrıları geçiştiriyorum. Bugün ki planımız Putrajaya’yı gezmek. Burası şehrin 50km kadar dışında, Kuala Lumpur’un Devlet binalarının ve Meclisinin de bulunduğu yeni ve modern yerleşim merkezi. Buraya gitmek için, dün Penang’tan gelirken otobüsten indiğimiz yerin hemen arka tarafında ki Mydın alışveriş merkezinin önündeki otobüsleri kullanıyoruz. Buradan E1 otobüsüne biniyoruz. Putrajaya otobüs garına gidip oradan tekrar şehir içi otobüslerine binmemiz gerekirken, biz yolda doğru sandığımız bir yerde inip yürümeyi seçiyoruz. Tabi ki yanılıyoruz, Devlet sarayı diye düşündüğümüz yere yarım saatte ancak ulaşıyoruz ama yanlış adres, Buralar büyük görkemli binalara ve düzenli caddelere, ıssız ama geniş yollarıyla şimdiye kadar gördüğümüz Malezya’dan çok çok farklı. Ayfer’in de artan mide bulantısıyla, kendimize yanlış adreste biraz mola veriyoruz. Geldiğimiz mekan, yabancı devlet adamalarının ağırlandığı bir saray, fakat pasaportlarımız yanımızda olmadığından alınmıyoruz. Biran panik yapıyoruz buralara boşuna mı geldik diye, sonradan görmemiz gereken Seni Perdana bölgesinden uzak olduğumuzu anlayınca taksiye atlayıp, asıl görmemiz gereken yere ulaşıyoruz. Dar’ül Ehsan Sarayı, Putra cami’yi resimlendirip 1 saat kadar zaman geçirdikten sonra geri dönmeye çalışıyoruz ama çok kolay olmuyor. 1 saate kadar otobüs bekleyip gelmeyince şehir içi otobüslerine binip otogara ulaşıyoruz. Bu yolculuk sayesinde tüm Pudrajaya’yı dolaşıyoruz. Gerçekten Malezya’nın modern yüzünü anlamak adına görülmeye değer. Otogar da tekrar E1 otobüsüne binip geldiğimiz yere geri dönüyoruz. Sanırım bu hatta 2 farklı otobüs çalışıyor, numarası aynı olmasına rağmen geldiğimiz otobüs ucuz olmasına rağmen hem eski, hem daha kalabalıktı. Döndüğümüz ise pahalı olmasına rağmen çok daha temiz ve yeniydi. Putrajaya şehir içi otobüsleri 0.5 ringitken, Kuala Lumpur –Putrajaya otobüsü 3,50 ringit. Dönüşte yine Mydın alışveriş merkezinin önünde indirildiğimizden içeri dalıyoruz. Buradan alışveriş yapabilirsiniz fiyatlar epey uygun. Biz saat 10 da kapatıldığında ancak bırakabiliyoruz alışverişi. Kuala Lumpur başkent olmasına rağmen şehirde hayat 12’de sona eriyor. Çin Mahallesi dâhil gece her yer kapalı. Sadece Penang’ta görmüştük doğru anlamda gece hayatını oda Çinli gençliğin tekelinde, bir oyuncak şeklinde.

08.07.2014  Kuala Lumpur : Burada ki son günümüzde, gerçek

Kuala Lumpur’u gezme zamanımız geldi artık. Merkezde ki tüm müze ve tarihi yerleri yürüyerek dolaşabiliyorsunuz. Mekanlar birbirine oldukça yakın. İlk Ulusal Tarihi müzesi’ne gidiyoruz. En uzak mesafe burası olduğu için seçiyoruz. Girişte askeri tank, helikopter ve trenin bulunduğu müzenin içinde de Malezya’nın tarihini anlatan eserler mevcut. Müzeyi gezmek için çok fazla zamana gerek yok. Biz müze bahçesindeki bir zanaatkarın telden yaptığı hediyelik eşyalar başında epey zaman harcıyoruz. Fiyatları ucuz olmadığından sadece izlemekle yetiniyoruz. Sonrasında Mescid Negara ve Masjit Jamek’i geziyoruz. Bu camilere girmek için namazın bitmesini bekliyorsunuz. Girişte isim ve ülkenizi deftere kayıt yapıyorsunuz. Size Rahibe elbisesi benzeri mor renkli kıyafetler veriliyor, başınız dahil her yerinizi kapatmak zorundasınız. Halkın çoğu Müslüman olmasına rağmen bu ülkede daha çok Hindu, Çin ve Budist tapınakları geziyorsunuz. Sonra ki durak Sultan Abdul Samed veNegara Sarayı, Sultanın Sarayı Şehrin en görkemli binası, İçerisini ziyaret edemeyip sadece dışarıdan gözlemliyorsunuz. Siz siz olun gezeceğiniz yerleri sıraya koyun. Biz bunu yapmadığımız için aynı yollardan defalarca geçiyoruz, hem zaman kaybı hem de sıcakta epey yorucu oluyor. Sonra Sri Mahamariamman (Hindu)  ve Sze Ya Temple gezmemiz gerekiyor ama artık Tapınak gezmek Kabak tadı vermeye başladı bizde, Hindistan’da daha görkemlilerini gördüğümüzü bahane edip geçiştiriyoruz. Ama yinede tapınakta hayırseverler tarafından bozuk para ile yapılan yardımların, bir işçi tarafından koca koca poşetler dolusu araçla zorla götürüldüğünü görünce, Din ve para ilişkisini düşünmeden edemiyorum. Çok para var bu din işinde :)
Meleka Hollanda Meydanı

Melaka Bisiklet ile Gemi Müzesi
 
09.07.2014 Melaka : Çin mahallesinden otobüs ile yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuktan sonra ulaşıyoruz Kuala Lumpur Otogarına. Ülkenin istediğiniz yerine istediğiniz saatte rahatlıkla bilet bulabiliyorsunuz. Bizde ilk bulduğumuz otobüs ile 2 saatlik bir yolculukla ulaşıyoruz Melaka’ya. Melaka Malezyada ki son durağımız. Otogar Melaka’nın dışında olduğu için Şehir içi otobüsüyle ulaşıyorsunuz Hollanda Meydanına. Bu meydan Melaka’nın kalbi olduğu gibi aynı zamanda Simgesi. Melaka Çinliler, İngilizler, Portekizliler den başka bir dönem Hollanda egemenliği altına da girmiş ve bu meydan onlardan miras kalmış. Eskiden büyük bir liman kentiyken şuan küçük bir turistlik kasaba edasında kalmış. Otobüsten meydandan indikten sonra otel arayışına girişiyoruz. Aynı otobüsten birlikte indiğimiz Fransız çiftle birlikte, onların yer ayırttığı otele gitmeye karar veriyoruz ilk, sonra Fransızların bu oteli bir türlü bulamaması ve
Meleka


Meleka - Tiyatro
yolda bize denk gelen daha ucuz ve daha yakın bir başka otelde kalmaya karar veriyoruz. Otelimiz çok kötü ama bir gece kalacağımız için, fiyatının hatırına ses çıkarmıyoruz. Odamıza yerleştikten sonra doğru sokağa çıkıyoruz. Bizde Hollanda meydanının o havasını teneffüs ediyoruz. Meydana bakan Belediye Binasını ve Saat kulesini gördükten sonra gezilecek yerler yakın olmasına rağmen, Melaka’nın olmasa olmaz 3 kişilik o süslü şoförlü bisikletlerinden kiralayıp şehri keşfe çıkıyoruz. İlk Su çarkına gidiyoruz, hemen 200 metre ilerdeki sonra yine Melaka’nın eski liman kenti olmasıyla buranın tarihin de anlatıldığı, Müze haline getirilmiş eski ahşap gemiyi geziyoruz. Gemi müze olduğu için giriş ücretli, Melaka küçük bir kasaba olmasına rağmen birçok müze mevcut. Sonra kale kalıntıları tarihi toplar derken eski sömürge kulübü olarak kullanılmış Villaya geliyoruz. Villanın hemen karşısında Gemi şeklinde yapılmış açık hava Tiyatrosu da ilgi
çekici,Meydan da ki uçağı da pas geçmiyoruz, Sanırım 2. Dünya savaşı zamanında kullanılmış, İlk çıkışımızdan, son noktamıza gelmeniz aslında 10 dk lık bir mesafe ama bu kısacık mesafede o kadar çok gezilip görülecek mekan var ki yarım gününüzü rahatlıkla buralar da geçirebiliyorsunuz. Bisiklet turumuz sona erdiğinden İlk başladığımız noktaya geri dönüp. Çin Mahallesini de yaya gezip Meleka ile birlikte Malezya gezimizi tamamlayıp, Singapur’a geçiyoruz.

  • Digg
  • Del.icio.us
  • StumbleUpon
  • Reddit
  • RSS

0 yorum:

Yorum Gönder